Dopo la quarantena, quelli meno fortunati

Karantinadan sonra, daha az şanslı olanlar!

Noi siamo fortunati (bizler şanslıyız), şikayet ettiğimiz şey sıkılmak ve sokakları, seyahati, sosyalleşmeyi, sarılmayı özlemek. Çoğumuz evden çalışabiliyoruz veya arabalarımızla kendi iş yerlerimize gidebiliyoruz. Çalışmaya ara vermiş olsak da bu süredeki maddi kaybımız bize çok büyük bir sıkıntı yaratmayacak, kapatılabilir açıklar olacak. Hatta bazılarımız dışarıda olsak yapacağımız masrafları yapmayarak bu kaybı dengelemiş durumdayız.

Il nostro caffè preferito
Favori kafemiz

Bir de karantina sonrasında büyük bir ekonomik darbe almış olarak hayatına devam edecek olanları düşünelim. Günlük kazancıyla hayatını çeviren esnaf, onun yanında çalışarak ev geçindirmeye çalışanlar veya aile bütçesine katkı sağlayan giovani (gençler), hatta bambini (çocuklar). Severek gittiğimiz kaç kafe, kaç dükkan kapanacak bakalım. Elimizin altındaki cankurtaran Yemek Sepeti uygulamasından quanti (kaç tane) küçük girişimci eksilecek.

Diğer tarafta da çalışmama veya rischioso (riskli) olduğu için işini bırakma lüksü olmayanlar var: sağlık kurumu ve eczane çalışanları, apartman görevlileri, kargo elemanları süpermarket çalışanları. Hepsi birer gizli eroe (kahraman), bizim konforlu inzivamızda destek veriyor bize.

La mia spesa
Market alışverişim

Ben okullar kapanır kapanmaz 14 Mart’ta başladım karantinama, yani tam un mese fa (bir ay önce). Birkaç gün sonra da dal supermercato (marketten) mütevazı bir sipariş verdim.

Market elemanı geldiğinde yüzü allak bullaktı. Yorgunluktan sandım, “Kolay gelsin, nasıl yoğunsunuz kim bilir” dedim. “İşimiz bu ama üzerine bir de azar işitmesek keşke” dedi.

Yöneticilerden işitiliyor azar sandım, müşteridenmiş meğer. Zaten azar da değil düpedüz küfürmüş işittiği. Hani şu kişinin annesine de ağır hakaret içeren pis küfür. Müşterinin niye sinirlendiğini sormadım, ne olabilirdi ki son derece gentile (kibar) bir görevli kapıya poşetleri bırakırken. Olsa olsa aradaki mesafe doksan santimetreye inmiştir birkaç saniye. “Beyefendi kapınıza kadar getiriyoruz siparişlerinizi” diyebilmiş yalnızca. Benden nasıl özür diliyor söyleyiverdi diye ama bir önceki müşteride yaşadığı için bu şaşkınlığı, toparlanamamış.

Adamın eşi gelip uzaklaştırmış hemen daha ilk haftada cinnet geçiren kocasını. La povera donna (zavallı kadın) hayatta mı acaba şu an merak ediyorum. Ben ne yapacağımı şaşırdım, sadece “Bu virüs insanlara ders vermek için geldi ama hiç kimse bir şey öğrenmeyecek kesin, kötüler daha kötü olacak boş verin, etrafımız böyle insanlarla doldu ” gibilerden bir şeyler söyleyebildim. Baktım gözlerim doldu, sesim titriyor, devam edemedim. Yaptığım alışveriş bedeli kadar bahşiş verdim, o da evine birkaç poşet erzak götürsün o gün rahatça diye. Ve mahcup bir ifade görmemek için gözlerine bakamadım tekrar.

Daha işin başında anladım kötülere merhamet geleceğini ummanın saflık olduğunu ve onların açığını, açtıkları yaraları yine bizlerin kapatmaya çalışacağını.

Daha büyük kötülerin yapmadıklarına da biz el atmalıyız bu dönemde karınca kararınca. Doğru kanallar üzerinden doğrudan hekimlere ulaşacak malzemeler için bağışta bulunmak örneğin. En azından, bu çok uzayacağı belli olan süreçte seyahate çıkamayıp, gereksiz alışveriş yapmayıp, kuaföre gidemeyip, taksiye binemeyip harcamadığımız paralardan bir miktarını bu dönemde mağdur kalan ailelere destek olarak kullanabiliriz.

Annem il mese scorso (geçen ay) kiracısına “Mart ve Nisan ayı kiralarını ödemiş sayıyorum seni, hiç düşünme, sonrasını konuşuruz” dedi. Çok kibar, duygusal, her ziyaretinde elinde çiçeği eksik olmayan, çocuklarını tek başına yetiştirmiş, normal zamanda bile kirayı toparlamakta zorlanan dolcissima (çok tatlı) bir kadın. Zor kabul etti bu teklifi ama eminim büyük bir endişesini gidermiş oldu bu pensiero (düşünce).

Elimiz, bütçemiz, yüreğimiz kime ne kadar uzanabilirse artık.

Yardımcılarımızı çağır(a)madığımız günler için de ödeme yapmalıyız. Temizliğin püf noktalarını öğrendik, harika yemekler yapıyoruz, kekte börekte çığır açtık, her türlü cihazın tamirini yapabiliyoruz artık diye uzaklaşmayalım eskiden destek aldığımız kişilerden, gittiğimiz restoranlardan, leziz ürünleriyle her daim imdadımıza yetişen pastanelerden!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir