Hayatın bir harikası!
Yine Vita kutusu, temamız yine hayat, doğa ve bahar!
Benim harika bir komşum, dostum var: on altı yıldır bir sağ kanadı, bir sol kanadı altında kendimi güvencede hissettiğim bir melek Merih Soylu.
Ofisim, onların bahçe içindeki iki katlı güzel evinin önce hemen sağında, sonra hemen solunda idi.
Şimdi yenilenen apartmanda yine hemen sağındayım dört yıldır.
Tüm bir şehir onları tanıdığı ve kulak, burun, boğaz ve gözlerini bu tatlı çifte emanet ettiği için ben yıllardır yüzlerce kişiye çok rahat adres verdim: Levent ve Merih Soylu’nun evlerinin yanındaki apartman ve son yıllarda da Merih Soylu’nun muayenehanesinin yanındayım hemen, o kadar!
Ben de hep zemin katta olduğum için hayranlıkla izledim doğa sevgilerini ve ofislerimin konumundan dolayı birçok cepheden tanık oldum yarattıkları güzelliklere. O güzelliklerden sık sık da payımı aldım tabii göz hakkı olarak, en beklenmedik anlarda en zarif sunumlarla gelen çiçekler, sukulentler ve kaktüsler.
Şimdi ben evdeyim ama yine komşu sayılırız, aramızda bir sokak var. Görüşemesek de baharda çıldıran doğaya dair fotoğraf paylaşımlarımız oluyor sık sık.
Geçen Pazar günü çiçek açan kaktüslerinin fotoğrafları geldi ve akşama doğru başka bir fotoğraf göndereceğini, bir doğum beklediğini yazdı.
Dillere destan kaktüsleri olduğu için yine kaktüs fotoğrafları gelecek sandım ve bekledim. O gün ses çıkmadı, doğum olmadı herhalde diye düşündüm.
Çarşamba sabahı gelen şu fotoğrafı görünce nasıl heyecanlandım anlatamam. Pazar gününden beri an be an izlediğini söylediği devetabanı yaprağının doğumundan karelerin olduğu bir kolaj. En son karede yaprağın ucu, döne döne açılmak üzere, gövdeden kopmuş durumda:
Devetabanı yaprağına zaafım var zaten, üzerinde bu yaprağın olduğu ne gördüysem almışım şuursuzca, aynı tişörtün üç renginden çerez kaselerine kadar. Ama bu yaprağın nasıl oluştuğunu hiç merak etmemişim, çok heyecan verici bir doğum gerçekten tam anlamıyla, büyülendim!
Hemen sizlerle paylaşabilmek için izin aldım. Onun da hep İtalyanca’ya ilgisi oldu ve hatta bir süre çalıştık. Blogumu okuyor, tekrar yapıyor ve sık sık beni çok mutlu eden yorumlarını iletiyor ‘Yazdıklarını okumak bana kendimi iyi hissettiriyor’ dediğinde ben de kendimi çok iyi hissediyorum. Bir göz doktorunun ‘eline, yüreğine, gözlerine sağlık‘ dileği ise inanın bir dua, şifa gibi geliyor bana.
Devetabanı, anavatanı Meksika olan tropik bir bitki. Biz devetabanı diyoruz ama orada halk dilinde aslan pençesi deniyor. Resmî adı ise Monstera Deliciosa (İtalyancası Mostro Delizioso olurdu), yani lezzetli canavar! Büyüme kapasitesinden dolayı canavar, ekildikten en az üç yıl sonra verdiği çiçeğinin meyvesinin ananasa benzeyen tadından dolayı lezzetli.
Yıllardır üzerinde devetabanı yaprağı olan şeyler almak yerine bu harika bitkiden yetiştirmediğim için pişmanım!
Resimleri ekleyip yazımı yayınlamak için bilgisayarı açtım, gelen bir mail çok şaşırttı. Yıllar önce tek başına Şirince’ye yerleşen, köpekleriyle mutlu mesut doğal bir yaşam süren ve bizlere kendi üretimi mis gibi zeytinyağı tedarik eden bir lise arkadaşım Belki İşinize Yarar diye bir proje başlattı kendince, çok şirince. Tanıdığı, birlikte çalıştığı, yaptığı işlere kefil olabileceği girişimcileri (reklamcı, yogi, yazar, internet üzerinden gurme ürünler satan biri gibi) mail ile bizim döneme ve gruba eklediği diğer arkadaşlarına duyuruyor.
Bu aslında hepimizin aynı amatör ruhla ve sevgiyle yaptığı bir paylaşım. İşe yaramanın da ötesinde, tam senlik veya senin ruhuna hitap eder boyutunda da yaparım ben böyle paylaşımları.
Neyse maili bir açtım bugün, Eren’s Flowers adında bir çiçek tasarımcısı. Tam da çiçek konulu bir yazı hazırladığım için önce ona baktım. Bir de ne göreyim? Internet sayfasının arka planında kocaman bir devetabanı yaprağı!
Koskoca evren işi gücü bıraktı, benim için çalışıyor bu aralar. Sürekli böyle şeyler oluyor ve çok şaşırıyorum. Ben evrene düşünce yollayanlardan olmadım hiç, kolaya kaçıp işi evrene bırakanlara karşı da müstehzi bir tavrım vardır. Kaçan kovalanır misali peşimde ama şu an. Başka şeyler de oldu, yarın anlatacağım.
Evren, artık düş yakamdan, ben başımın çaresine bakarım, sen şu coronayı hallet gözünü seveyim, hadi annem!
Bu arada, dünkü müthiş 23 Nisan suluboya resminden sonra bugün de devetabanı çizimiyle yazımı renklendiren Gamze Tavukçuğlu’na çok teşekkür ediyorum. Çocukluğunda anneannesinin evinden aşina olup resimlerine taşıdığı Vita kutusu beni de yakaladı derinden.
Yakında Vita kutusunda sukulentler gibi eklektik bir aranjman gelebilir!
Cara vicina mia, questi sono i miei succulenti
(Sevgili komşum, bunlar da benim sukulentlerim)
Ülgencim, kitabını okurken, fotoğrafların orijinallerini çok merak etmiştim, özellikle deve tabanı yaprağının doğumunu… gerçekten çok çok güzel…
Gayecim, sevdiğin yazılarda bloga mutlaka bak.. güzel fotoğraflar ve videolar bulacaksın.. İlgin ve tüm güzel yorumların için teşekkürler..