Mangiate pane e state calmi

Ekmek yiyin ve sakin olun!

Aristo’nun dolduruşuna gelip tohumumdan çıkacak gerçekliğin peşinde Assos kaçamaklarıma devam ettim. Orada ruhumu besleyen bir şey vardı. Elimde günlüğüm, belimde walkman’im köyden iskele mevkiine yürür, o zamanlar tek tük olan pansiyonların birinin bahçesinde oturup kendi çapımda qualche cosa (bir şeyler) yazardım çevremi seyrederek.

Bir gün Amerikalı bir yazarla tanıştım orada. İki küçük çocuğuyla yemek yiyordu. Nasıl başladı sohbet hiç hatırlamıyorum ama o İngilizce konuşan birini bulmanın, ben de con uno scrittore (bir yazarla) tanışmış olmanın heyecanıyla uzatmıştık muhabbeti. Orada babasının evi varmış ve yaz aylarını Türkiye’de geçiriyorlarmış. Karısı birkaç günlüğüne İstanbul’a gitmişti ve Michael çocuklara bakıyordu. Ama sadece bakıyordu onlara, başka bir dünyada gibi dalgın görünüyordu.

Çocukların tatlılığını anlatamam. Anlatamayacağım için bol bol fotoğraf ekleyeceğim.

Ben bir hafta kadar kalıp vizelere girmek üzere dönecektim İstanbul’a. Arkadaşlarım harıl harıl ders çalışırken ben Assos’ta aylaklık yapıyordum, i miei allievi (öğrencilerim) duymasın kötü örnek olmak istemem. Şu anda bu satırları okuyanlar da hemen unutsun bunu, çok yanlış bir şey yapmışım. Kendime çok kızdım şimdi!

Michael Kuser

Comunque (neyse), biz o günden sonra Michael ile çok sıkı dost olduk. Uzun sohbetler ettik, balık tutmaya gidenlerin peşine takıldık, nella barca (kayıkta) çırpınan balıkların haline üzülüp sessizce anlaşarak gizlice geri denize bıraktık birkaçını. O beni çok özlediği kız kardeşi Tina’ya benzetti, ben de onu keşke benim de olsaydı diye iç geçirdiğim abim yerine koydum.

Bir gün, bir kafede saatler süren bir sohbet sırasında çocuklar yanımıza gelip acıktıklarını söyledi. Michael gayet donuk bir tavırla masada duran sepetten iki dilim ekmek alıp çocuklara uzattı, “Eat bread, be still.”

İşte fino a quel momento (o ana kadar) adamın ağzından çıkan her cümleyi zihnine kaydeden çömez yazar adayı ben, çocukların ekmekleri alıp gidişini izlerken anaç içgüdülerime yenik düştüm ve yalnızca bu cümleye odaklandım: Eat bread, be still. Zihinsel gelişimimi anında bir tarafa bırakıp çocuklara yöneldim ve anneleri gelene kadar volentieri (seve seve, gönüllü) babysitter’lık yaptım.

Çocuklar çok özgür ruhlu, kendine yeten tipler olduğu için bizim usul boğucu bir ilgi yerine göz ucuyla izliyordum onları, acıktılar mı üşüyorlar mı diye. Ormai (artık) sabahları köyden iskeleye inmeden önce bakkala uğruyor, sırt çantama un po’ (biraz) yiyecek ve süt stokluyordum.

Ama sevgimi nel nostro modo (bizim usul) göstermekten alamıyordum kendimi, aynen onların bu köpek yavrularını kucakladığı gibi kucağıma alıp şımartıyordum vallahi hiç çekinmeden.

Michael İstanbul’a geldikçe de buluşuyorduk ogni tanto (arada bir). Aklımda bana hediye birkaç kitap getirdiği Bebek Kahve’deki buluşmamız ve Sultanahmet Sarnıç’ta yediğimiz akşam yemeği kalmış. Bir de iş arkadaşlarımla Ortaköy Andon’da kutladığım doğum günü fotoğraflarında var. Bu arada baktım şimdi, Andon duruyor ancora (hâlâ) açıklama yapmama gerek kalmadı.

Ben Adana’ya döndüm, Michael da ikinci evliliğini yapıp İstanbul’da yaşadı. İngilizce-Türkçe bir gazetede yazdı. Bir süre telefonlaştık ve tek tük yazıştık, sonra koptuk. Şimdi azıcık interneti kurcalarken Google Books’ta Michel Tucker adlı bir yazarın Family Meals: Bringing Her Home kitabından qualche pagina (birkaç sayfa) çıktı karşıma. İstanbul seyahatini anlatırken buluştukları, arkadaşlarının oğlu bizim Michael’dan bahsetmiş. Yeni ikizleri olduğunu yazmış ama kitap piyasada olmadığı için yayın tarihini bulamadım ve çocukların yaşını kestiremedim, circa venticinque (yirmi beş civarı) olabilirler.

Yıllardır öğrencilerle ödev hazırlamadığımız konu, bulmadığımız kaynak kalmadı, her türlü bilgiye ulaşmak benim işim. Bir sonraki seçimde mahalle muhtarlığına adaylığımı koyacağım!

Lo specchio trilaterale
Üç taraflı ayna

Michael’ın 2010 yılında Çitlembik Yayınları tarafından yayınlanan, üç farklı şehirde geçen hikâyelerden oluşan Three-Way Mirror adında bir kitabı var.

Üç Yönlü Ayna, hikâyelerin geçtiği şehirler İstanbul, Atina ve Roma

Ben yazar olamadım ama burada amatör bir yazarlık deneyimi yaşamak çok iyi geldi. Blog yazmanın raconu sayfaya reklam alıp her tıklandığında guadagnare soldi (para kazanmak) sanırım ama bu bana göre bir şey değil. Sayfa kirleniyor parasal bir kaygı bulaşınca, okumak zorlaşıyor ve işin keyfi kaçıyor. Ben hiç sevmiyorum, per esempio (örneğin) bir kitap tanıtımı okurken sayfanın, bir gün önce baktığım ayakkabının veya benzerlerinin görselleriyle dolmasını.

Muhtaç olmadıkça bunu hiç yapmam merak etmeyin!

Blog yazarken aklıma hep Michael geldi. Ben emek emek yazdığım bir paragrafı superfluo (gereksiz, fazla) bulup silemezken, onun bir ay boyunca yazdıklarından bir anda nefret edip şömineye attığı anı anlatışını hatırladım. Benim içim yanmıştı!

“Eat bread, be still” diyerek bir parça ekmekle çevredeki dikkat dağıtan tüm hareketli ve sesli unsurları bertaraf etme güdüsünü gayet iyi anladım. Hiçbir zorunluluğum yokken, alle sei di mattina (sabahın altısında) gözümü açıp vahiy yoluyla aklıma gelenleri unutmayayım diye not eder buldum kendimi. Huzurum kaçtı ama yazmazsam daha da huzursuz olacağım kesin.

Karantina bitsin Kalamış’a bir tatlı huzur almaya gideceğim!

Michael’ın kızı Emily ise Bali’de bulmuş tatlı huzuru. Nasıl güzel, nasıl sıcak bir kız olmuş bayıldım. Acaba çocuklar hakkında bir şeyler bulur muyum diye bakayım dedim ve o tatlı gamzeli kızı dal vivo (canlı) karşımda bulup çok ama çok sevindim. Sanırım iki kardeş yine beraber orada.

Yogacılar, ilgilenirseniz Emily’nin Bali’de High Vibe Yoga adında bir eğitim merkezi varmış. Ben de bu yazıyı yayınladıktan sonra kendisiyle iletişime geçeceğim, çok heyecanlıyım.

Fazla küçültmeye kıyamadığım en güzel fotoğrafını sona sakladım küçük yoginin ve güzel kardeşinin!

Non cercare la soluzione, trova l’equilibrio: esso porterà la soluzione.

Swami Satchidananda

(Çözüm arama, dengeyi bul: o çözümü getirecektir)

Swami Satchidananda
1914-2002

Ya da ekmek ye, sakin ol!

“Mangiate pane e state calmi” üzerine 2 yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir