La mia cara amica in campagna

Yayladaki sevgili arkadaşım!

Kimi sabaha kahve içme heyecanıyla dinlenmiş ve iyimser, kimine de delikli uyumuş olmanın verdiği ağırlıkla koyu bir kahve ihtiyacı ile nemrut uyanırım. Ama bir aydır, bakalım Peroş bu sabah nasıl bir fotoğraf gönderdi diye heyecanla kalkıyorum. Ne güzel insanın güne böyle güzel başlaması için emek veren ince düşünceli dostlarının olması! Perihan benim kadim dostlarımdan, kahve oturumlarımızı düşünüp iç geçirdiğim carissima (çok sevgili) arkadaşım.

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı varsa, bizim birlikte ve uzun süredir uzaktan beraber içtiğimiz hatırı sayılır sayıda fincan kahveye dair hesap şaşar! Karantinanın başından beri neredeyse her gün haberleştik, diğer günlerde de yazılarım hakkında yaptığı yorumları bulup sevindim. Zaten biliyorsunuz, bu yazılar hepinizin ilgisi, sevgisi ve ince düşüncelerinden alınan güç ve ilhamla yazılabildi.

Perihan bir aydır Çamlıyayla’da dağ evlerinde. Çamlıyayla, 1991 yılında Tarsus’tan ayrılarak ilçe olan ve Adana, Mersin, Tarsus yerlilerinin yazın hareketlendirdiği yaylalık bir alandır. Daha sık kullanılan adı Namrun’dur.

Bu yaylanın adının neden Çamlıyayla olduğu ovvio (bariz) ama ben yine de iki fotoğrafla görsel bir açıklama yapayım. Perihan havalar müsaade ettiği sürece kalıp bu doğal yaşamı sürdürecek ama gelmesine ramak kala, sonbahar esintisinde, bu hamakta benim yerime de azıcık sallanmasını, dolce far niente keyfi yapmasını rica edeceğim. Gerçi zorlanacak biliyorum, boş boş salınamaz o, mutlaka bir şeyler okuyacak veya dinleyecektir orada!

Perihan Rönesans ruhlu una vera viaggiatrice (gerçek bir gezgin) ve dünya üzerinde görülmedik kıta bırakmadı. Bugünlerde de aynı ruhla Namrun’da dolaşıyor ve doğanın hakkını, her sabah sürprizli bir fotoğraf ve yaratıcı bir tanıtım notuyla da benim göz hakkımı veriyor. Su içerken, eğilip Sincap Çeşmesinden içiyormuş, balkondayken Papazın Bahçesinde oturup mis gibi çam kokusunu içime çekiyormuş gibi hissediyorum.

Bir bayram sabahı, abisinin güller arasında eğilmiş domates toplarken resmini görünce, yüzümde güller açtı ve aklıma hemen MFÖ’nün Güllerin İçinden şarkısı geldi. Da quel giorno (o günden beri), gelen fotoğraflarla ilgili bir şarkı ile karşılık vermeye çalışıyorum. Bazen yerli bazen yabancı, bazen caz bazen pop, bazen şarkı bazen türkü ile ben de Perihan’a sürpriz yapma gayretine girdim.

Fotoğrafların hepsini buraya sığdırmam mümkün olmadığından, aralarından seçip sizler için tematik bir derleme yaptım. Sanal da olsa yayla havası iyi geliyor.

O zaman çiçek fotoğrafları ile başlıyorum. Beyaz çadır çiçeklerine pozitif ayrımcılık yaptım gördüğünüz gibi. Üzerinde goccie di rugiada (çiy damlaları) olan yabani karanfil de beni benden aldı. Gül, çıtlık ve adlarını bilmediğim sarı ve mor çiçeklerden başka, fotoğrafı bende saklı bir sürü çiçeğimin arasında bir de şifalı hatmi çiçekleri var. Bu fotoğrafın şarkısı, gribe iyi gelen sıcak içecek tarifine biraz hatmi çiçeği ve çörek otu ekleyen Barış Manço’dan Nane Limon Kabuğu. Paranoyamız artmasın diye klip vermiyorum, şarkıyı hatırlayıp mırıldanmaya başlayanlar o hapşırık nakaratını hemen silsin hafızasından.

Çocukluk yazlarımın geçtiği yayla evimizin bahçesinde kırmızı, pembe ve beyaz renklerde hatmi çiçeği vardı. Eşefatma çiçeği derdik biz. Herhalde Ayşe ve Fatma adlarından zamanla halk diline böyle yerleşmiş. Bu çiçeğin petalinin ucunda, içinde adesivo (yapışkan) bir madde olan şişkince bir kısım vardır. Onu ayırıp kırmızı petalleri ibik gibi alnımıza ve çenemize yapıştırır, kabaramazsın kel fatma diye kızdırılmış horozlar gibi öterek koşuştururduk ortalıkta.

İşte bu deli, esrik hallerim biraz da ondan. Doğaya dair bunun gibi bir sürü küçük sırrı öğreten, zehirli yılan otunun kökünden ve sapından çekiç yapma gibi beceriler kazandıran ve capra (keçi) gibi tırmanıp en tehlikeli noktalarında melediğimiz kayalardan bizi can havliyle indirmek yerine evde karlı dağlardan serin oturan annem ve babam, günah keçilerim listesinin ilk iki sırasında.

Diğer bir fotoğraf kolajına geçiyorum. Yaylada ortam böyle doğal olunca, Perihan’ın ziyaretçileri de doğadan. Bu tatlı kuş bir sabah misafiri, kaplumbağa ise tam bir hafta sonra gelmiş. Belki de beraber yola çıktılar ama aralarındaki velocità (hız) farkından dolayı ayrı ayrı şenlendirmişler bahçeyi. Derken, bir gün çadırlarının üstüne şıp diye damlayan yağmurdan sonra eve girmek için büyük uğraş veren salyangoz gelmiş. Bu kolajda da ona pozitif ayrımcılık yapıp ayrıca kabuğunun fotoğrafını da ekledim.

Doğadan başka bir sarmal notuyla gelen biber ve ardından domates fotoğraflarından sonra yine Barış Manço dinledik, Domates Biber Patlıcan. Ben bu noktada öğretmen kimliğime büründüm ve bir bostan bulup melanzana (patlıcan) fotoğrafı da gönderme ödevi verdim. Ertesi sabah patlıcan fotoğrafı gelmez mi? Ödevini erken teslim eden öğrencilere bayılırım! Meğer bahçelerinde patlıcan da varmış. Bunun üzerine, şarkıyı bir kez de Karsu’nun harika yorumuyla dinlemeyi hak ettik. Tel örgüyü aşmaya çalışan isyankâr salatalık tasvirini okuyunca içim burkuldu. Bir gün, öğrenilmiş çaresizliğin pençesinde, bir salatalığın sınırlarını aşma çabasına ve azmine imreneceğimi söyleseler inanır mıydım?

Bu fotoğraf bayramın ilk günü geldi. Karsambaç, başta Çamlıyayla olmak üzere, güney illerinin yaylalarında karın veya rendelenmiş buzun üzerine şurup eklenerek hazırlanan bir tatlıdır. Karsambaç yapımında en sık pekmez şurubu kullanılır. Bu karsambaçta ne şurubu vardı sormamışım ma anche questa foto (ama bu fotoğraf da) beni çocukluğuma götürdü. Bu kolajda ise karsambaça pozitif ayrımcılık yaparak köşeye kendi fotoğrafımı ekledim naçizane. Birkaç yıl önce, Fethiye’de çamların arasında verilen molada, yörük bir ailenin elinden bakır maşrapada karsambaç yiyorum. Orada adı kar şerbeti idi ve çok methederek oraya özgü bir tatlı olarak sundukları için bildiğimi hiç belli etmedim.

Tatlıyla pek aram yok diyorsanız meyve ikram edelim. Gökten üç elma düştü: biri sana, biri bana, diğeri… notuyla temmuz sonunda gelen elmalarda düşecek göz yoktu, pek sıkı kenetlenmişlerdi birbirlerine. Bu masal nasıl sonlandı bilmem. Armutların geldiği sabah, Can Ozan’ın Armut Ağacı şarkısını dinledik. Elma, armuttan sonra ben Kel Mahmut fotoğrafı beklerken, asma dalında Chardonnay endamıyla nazlı nazlı salınan üzümler geldi. Bana da bir üzüm tanesi ayırsın diye Diana Krall’dan kral gibi bir şarkı seçtim, Peel Me a Grape!

Komşunun böğürtlenleri ise ev alma, komşu al dedirten cinsten. En sevdiğim cins olan mürdüm eriklerinin geldiği gün ise atın ölümü erikten olsun boşvermişliğiyle coronayı boş verip semt pazarında mürdüm eriği aradım. Quel giorno (o gün), cazı bırakıp saza geçtik ve bir Burdur türküsü olan Erik Dalı’nı dinledik, Uruguaylı damat Carlos ve arkadaşlarının muhteşem dansı eşliğinde!

I pomodori (domatesler) odunların üstünde kurutulmaya bırakıldığı gün benim de yazım sonlandı. Kapanış şarkımız, Yunan şarkıcı Miltos Pashalidis’ten I Domates.

Belki yeni bir derleme yaparım, daha bunun eylülü var. Bizi izlemeye devam edin.

Bu yazıyı yazarken ilham almak için sık sık balkondan şu çam ağaçlarına baktım. Arkadaki apartmanı ve yan apartmanın balkonunda asılı kırmızı çarşafı ne ben gördüm ne de siz tamam mı? Bazı komşular kırmızı böğürtlenler yerine böyle bir görsel sunuyor, yapacak bir şey yok.

Sizin balkonunuzun adı da balkon, bizimkinin de, bundan böyle bizim balkonumuzun adı Çamlıbalkon olsun!

Peroş’um bu fotoğraf da dut yemiş bir bülbülden sana, çalışma odamın penceresinden hafif sarkmak suretiyle toplanmış dutlar, dut yaprağı yatağında!

Not: Şu anda Sevcan Orhan’dan Dut Yedim Duttu Beni türküsünü dinliyorum, dut olayını abarttım galiba!

Uruguaylı Carlos’un, Portekiz’de bir dans yarışmasında tanıştığı İlayda’ya düğünlerinde yaptığı bu hoş sürprizi görmediyseniz mutlaka izleyin. İlayda ve Carlos’un bebekleri Daniel geçen yılın son günlerinde doğdu.

Bence onların karantinası şarkılı türkülü, danslı ve bebekli, çok renkli geçmiştir.

Daha büyük bir fotoğrafla sunduğum erik dalı için pozitif ayrımcılığa devam:

“La mia cara amica in campagna” üzerine 6 yorum

  1. Bir ayada bu kadar şey biriktirdiğimizi düşünmemiştim Ülgen’cim..
    Nasıl da güzel bir şekilde özetlemişsin duygularımızı.. Ellerine sağlık..
    Artık bu hasret bitsin yaaa çok özlemişim seni..
    Ama bilki çalışmaya devam kavuşana kadar??

  2. Ülgencim çok kıskandım bende eylül itibari ile hergün Bodrum manzarası yollayacağım sana.Biraz Ege havası aldırmak isterim?
    Çok güzel bir yazı olmuş.Ellerine sağlık.Bende sayende yayla havası aldım.

    1. Çok teşekkürler güzel yorumun için Yasemincim, Bodrum fotoğrafları bekliyorum o zaman ;)) Sevgiler, görüşmek üzere..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir