Cavalli, che belli

Atlar, ne güzeller!

Come il cavallo arabo (Arap atı gibi) sonradan açılmamın hikâyesinin ve bu zarif hayvanların özgürce koştuğu, bize geleceğe dair umut aşıladığı kliplerin ardından minik bir anekdot paylaşmak istedim.

Çakraları sonuna kadar açılmış bir ortaokul öğrencisiyim ve şubat tatil için Adana’dayım. Bir sabah telefon geldi, bir kuzenim ve eşi akşam bize gelmek istiyor. Çok sevindik çünkü un legame speciale (özel bir bağ) var onlarla aramızda ve ben iki haftalık tatilde onları görebileceğim için çok mutlu oldum.

Geldiler, çok keyifli oturuyoruz fakat söylemek istedikleri bir şey var gibi hissediyorum. Konu bir türlü oraya gelemiyor sanki. Derken kuzenim atlardan bahsetmeye başladı, Yarış atı olarak yetiştirmek üzere bir tay aldığını, ona babamın kızlarından birinin ismini vermeyi düşündüğünü çünkü onu ilk defa all’ippodromo (hipodroma) götürüp at sevgisi aşılayanın babam olduğunu söyledi. O dayısını çok severdi, onun da babamda yeri çok ayrıydı. Babam en küçük çocuk, o da yaşça büyük bir halamın oğlu olduğu için yaşları da yakındı, arkadaş gibiydiler.

Bursa’dan gelen tayı için hangimizin adını seçmiş bilin bakalım? O seçmiş ama sua moglie (eşi) huzursuz olup “Sen kızın adını atına vereceksin, ayıp olur, izin almamız gerek” diye ısrar etmiş. Meğer hayırlı bir iş için gelmişler. Allahın emri peygamberin kavliyle adımı istediler benden. Bu kadar asil bir hayvana adımı vermekten onur duyacağımı falan söyledim, artık o yaşta nasıl ifade ettiysem çok sevindiğimi. Benim adımı da zamanında onun babası seçmiş zaten Türk mitolojisinden.

Verdim gitti adımı, işi tatlıya bağladık, tatlımızı yedik. Artık benim de bir adaşım arkadaşım olacaktı yaşasın!

Il cavallo arabo, il più bello del mondo (Arap atı, dünyanın en güzeli)

İşin ilginci, bu dünya tatlısı çifti tanıştıran da annem ve babam. Kuzenim babamın gözde yeğeni, eşi de annemin çok sevdiği komşusunun hayran olduğu kızı olunca bizimkiler başarılı bir eşleştirme yapıp çöpleri çatmışlar.

Yani daha önce yenen bir tatlı daha var!

Not: Pelinciğim, bu harika çift, aslında senin zaten ne kadar zarif ve asil olduklarını en yakından bildiğin suoceri (kayınparents) Gülay Abla ve İsmail Abi. Sana sürpriz olsun diye isimleri sona sakladım. Dinlemediysen tanışma hikâyelerini bir anlattır derim.

“Cavalli, che belli” üzerine 2 yorum

  1. Ülgen Ablacığım her zamanki gibi yazınızı zevkle okurken hikayenin ailemize gelmesiyle daha da mutlu oldum?
    İnşallah en kısa zamanda yanınıza gelerek bir de sizden dinlemek isterim????

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir