Kocaman bir yürek!
Dün Nâzım Hikmet’in aşk şiirlerinin derlendiği Poesie d’Amore kitabından ve şiirleri çeviren Joyce Lussu’dan bahsettim.
Joyce Lussu’nun ayrıca ilk baskısı 1992 yılında yapılan Il turco in Italia (ovvero l’italiana in Turchia) adlı bir kitabı var. Kitap aslında Nâzım Hikmet’in otobiyografisi olarak kaleme alınmış oldukça kapsamlı bir çalışma.
Ancak bu kitapta, Lussu’nun daha sonra çok iyi arkadaş olduğu ve kitabında bir kardeş kadar yakın hissettiğini söylediği Münevver ve Memet’i Ayvalık üzerinden Midilli’ye kaçırmasının hikâyesi de var.
Lussu, Nâzım Hikmet’in daha önce Piraye ile yaşadığı ve o sırada Moskova’da Vera ile yaşamakta olduğu aşktan habersiz, tüm şiirlerin Münevver için yazılmış olduğunu düşünerek Münevver’e tanımadan hayran olmuştur. Amacı, henüz üç aylıkken bıraktığı oğlu Memet’e hasret olan Nâzım Hikmet’i suo figlio e sua moglie (oğlu ve karısı) ile buluşturmaktır.
Lussu, bir elimle Münevver’ini, diğeriyle küçük Mehmet’ini tutarak geldiğimi göreceksin dediği şu sözleri ile Nâzım Hikmet’e bu niyetini bildiririr:
“Mi vedrai arrivare tenendo per mano da una parte la tua Munevver, dall’altra il tuo piccolo Mehmet”
Ama Nâzım’ın hayatında Vera vardır artık ve bu nedenle pek de sevinçle karşılamaz Lussu’nun bu kararlılığını. Ona bir açıklama yapmaz ama Türk polisinin zorluk çıkaracağını, bunun başarıyla sonuçlanmayacak rischioso (riskli) bir girişim olacağını söyler durur.
Ama Lussu kararından vazgeçmez, kaçışı planlar ve gerekli işlemleri yaparak duro (zor, meşakkatli) bir deniz yolculuğu ile Münevver’i ve Memet’i yurt dışına kaçırmayı başarır.
Maalesef Nâzım Vera ile evlenip una nova vita (yeni bir hayat) kurmuştur kendine ve yeniden aile olmak üzere onlarla bir araya gelemez. Münevver ve Memet Varşova’ya yerleşir ve orada yaşamaya başlar.
Yani Lussu con grande determinazione (büyük bir kararlılıkla) elindeki olanakları seferber ettiği tehlikeli serüveni başarıyla tamamlamış olsa da gerçek bir buluşma olmaz bu.
Lussu’nun kitabı, çevirmenleri Engin Demiriz ve Anna Lia Ergün’ün eline tesadüfen geçer ve çevirmenler biyografi kısmını atlayarak bu ilginç kaçırma öyküsünü Türkçe’ye çevirir. 1995 yılında Lussu’nun önerisi üzerine buluşma adıyla bu derleme kitabın ilk baskısı yapılır. Bu kitabın yeni baskısı yok piyasada, bendeki di seconda mano (ikinci el)!
Münevver, oğlu ile Önce Varşova’da ve daha sonra kağıt üzerinde un matrimonio (bir evlilik) yaparak oturma izni aldığı Paris’te yaşar. Nazım Türkiye’den (Refik Erduran sayesinde) kaçtıktan sonra İstanbul’da on yıl polis gözetimi altında yaşayan Münevver, Paris’te daha rahat olsa da mutlu olamaz artık.
Nâzım Hikmet’in öz oğlu ressam Mehmet Nâzım ise kendini bırakıp gitmiş (ülkesinden kaçmak zorunda kaldığı için) ve daha sonra sahip çıkmamış olan babasına hep kırgın ve kızgın olmuş, çok tepkili konuştuğu tek bir intervista (röportaj) dışında basında hiç yer almamış, 15 Ekim 2018 tarihinde Fransa’da ölmüştür.
Nâzım Hikmet’in şiirlerinde oğlum memet diye seslendiği ve Nâzım Hikmet hakkında eserleri olan yazar, eleştirmen, eğitimci Mehmet Fuat ise Piraye’nin oğlu, Nâzım Hikmet’in üvey oğludur.
Joyce Lussu, İngiliz kökenli İtalyan bir aristokrat ailenin kızı olarak Floransa’da doğmuş ama ailesi İtalyan faşizminden kaçıp yurt dışına yerleşince Almanya ve Fransa’da eğitim görmüş, Sorbonne’da edebiyat ve ardından Lizbon’da filoloji dereceleri almış. Kocası Emilio Lussu ile ise aktif üyesi olduğu Giustizia e Libertà (Adalet ve Özgürlük) adlı antifascismo (faşizm karşıtı) direnişçi örgütte tanışmış.
İtalyan yönetmen Marcella Piccinini, Nâzım Hikmet vakfının da desteklediği La mia casa e i miei coinquilini (Evim ve ev arkadaşlarım) adlı belgesel filminde, 86 yaşında Roma’da ölen şair, çevirmen, partizan Joyce Lussu’nun hayatından kesitleri göstermiş. Piccinini, Bellaria Film Festivalinde ödül alan bu filminde Lussu’nun bir kadın olarak edebi kişiliğine ve ideolojik duruşuna olan hayranlığını samimi bir şekilde dile getirmiş.
Aşağıdaki videonun sonlarına doğru (3:35 civarı) Lussu, Nâzım Hikmet’e bu güzel şiirlerin İtalya’da da bilinmesi gerektiğini söyleyerek çevirmenliğini üstlendiğini anlatıyor.
Ne güzel bilgiler Ülgen, çok teşekkürler gerçekten… Bugün de donandım 🙂
Nazım Hikmet, Azerbaycan’da evinde bir süre kalan Münevver isimli bir yontu öğrencisine “uzaklara bakan bir kadın” büstü yapmasını vasiyet ediyor.
Sanki Münevver’i tarif ediyor gibi yorumlamıştı anıları derleyen..
Yani unutamadığı aşkı Münevver???
Sendeki kitabı okumak için bir ara ödünç alırım…
En güzel kahve henüz içmediğimiz kahve bence.. Özlem büyüyor, sabırsızlık artıyor, belirsizlik bitmek bilmiyor :((
Kitap yanımda gönderebilirim hemen istersen..
Yok yaaaa..Bir araya geldiğimizde kahvemizi içtiğimizde kendim alacağım inşallah 🙂