Arkadaşım eşek!
Bu ağustos böceği hallerimi mazur görün lütfen, yine ders yükleyesim gelmedi. Bir tembellik, yorgunluk çöktü. Gerçi ders yüklemek çok daha kolay, elimde olan dosyadan kopyalayıp yapıştırıyorum. Bozulan yerleri düzeltiyorum ve gerekli gördüğüm güncellemeleri yapıp yayınlıyorum Ama yazmak istediğim konular birikti ve bu yazıları yazarken ben de eğleniyorum, öğreniyorum. Ben de insanım sonuçta, iyi vakit geçirmek benim de hakkım. Siz yazılardan, şarkılardan ve filmlerden pratik yaparak kelime haznenizi genişletmeye bakın, gramer kolay, o iş bende korkmayın!
Hem koskoca imparator Augustus, dinlensinler diye emekçilere tatil vermiş, size ne oluyor kuzum?
Dünkü yazımı tamamladıktan sonra müthiş bir fotoğraf daha geldi yayladan fakat incir ağacının altında innocentemente (masum masum) duran, ilgi ve sevgi bekleyen bu arkadaşımın bahsini yazımın sonunda kısaca geçiştiremezdim. Küçük hayvan misafirlerin olduğu kolaja dahil edip o paragrafa da sıkıştırmak istemedim. Bir başka yazının baş konuğu olacak, hatta ona özel bir yazı yazılacak kadar güzel. Eşek gözlüm iltifatı dilimize boşuna yerleşmemiş, ilham vermemiş hemşehrim Murat Kekilli’ye Eşek Gözlüm şarkısı için.
Dünkü misafirimiz, nereden kaçtıysa? notuyla fotoğrafını gönderdiği bu arkadaşımızın adını Karakaçan koydu Perihan. Daha önce hiç duymadığınız, çok özgün bir ad değil mi bir eşek için? Aramızda bir Kolayakaçan var ama neyse! Bence hem kara, hem de kaçan bir eşek olduğu için başka bir ad aramaya non c’é bisogno (gerek yok)!
La nostra canzone (şarkımız) tabii ki Barış Manço’dan Arkadaşım Eşşek! Bu şarkıyı anekdotsuz bırakmam yalnız.
Okulda arada bir konser günleri düzenlenir, dönemin popüler şarkıcıları davet edilirdi. O dönemde şimdiki gibi kocaman bir tiyatro salonu olmayan okulumuzda, tiyatro gösterileri ve konserler spor salonunda yapılırdı. Quindi (böylece) oyuncular ve müzisyenler ile mesafesiz, samimi, çok keyifli saatler geçirirdik.
Bu konserlerden yalnızca ortaokuldayken gittiğim Füsun Önal ve Barış Manço konserleri kalmış aklımda. Füsun Önal’ın konserinden bir tek, çılgınca dans ederken siyah pullu pantolonunun fermuarının patladığını ve bizim asıl o andan sonra eğlenmeye başladığımızı hatırlıyorum. O kare ancora (hâlâ) gözümün önündedir. Barış Manço konserinden ise unuttuğum tek bir an yok. Onda da çok eğlenmiştik, eğleniyorduk yani, ta ki Arkadaşım Eşşek şarkısına kadar!
Barış Manço, bu şarkı sırasında her türlü eşek şakasını liberamente (serbestçe) yapabileceğimizi söyledi. Hatta çok net hatırlıyorum, bir arkadaşımıza dönüp “Hey sen, mesela o sandalyeyi kaldırıp arkadaşının kafasına atabilirsin” diyerek bizi eşek şakası yapmaya adeta teşvik etti. Yani eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürdü. Şarkı başladı ve ön sıralardan biri, su tabancasını çıkarıp sahneye su sıktı, sanırım bir iki de leblebi atıldı. Dip dibe oturduğumuz için biliyorum, bundan başka bir edepsizlik yok.
Size sorayım, şarkıya bu tarz bir giriş yapılmasaydı, çok sevdiğimiz Barış Manço’nun konserinde bunları yapmak aklımıza gelir miydi, bunları yapmaya kimse cüret edebilir miydi?
Derken Barış Manço sinirlendi, aletleri falan toparlamaya başladılar. Biz eşekten düşmüş karpuza döndük tabii. Toparlanıp çıktılar, biz ise onlar da bize şaka yapıyor diye saf saf bekledik bir süre, tezahürat falan yaptık ama nafile. Geri gelmediler, oracıkta kalakaldık öylece. Biz yaptığımız eşekliğin farkına vardık, o da herhalde hay dilimi eşek arısı soksaydı da demeseydim öyle demiştir.
Halbuki adam olacak çocuklardık henüz. Bir sürü güzel şarkı dinleyip iyice coşmuş, dolduruşa gelmiş veletlerdik işte. Haksızlığa uğradığımızı düşünüyorum hâlâ.
Yayladan gelen bu eşek (equus africanus asinus) fotoğrafı ile yine eski yıllara gittim. Ben de sizi eskilere götüreyim, hatta çağ atlatıp a questo bell’animale (bu güzel hayvana) duyulan sevgi ve saygının ifade edildiği Latince bir orta çağ şarkısı dinleteyim:
Uzun kulaklarımı son bir kez sallıyorum ve yaylanıyorum, ben kaçmam öyle beni okuyanlardan ve dinleyenlerden!
Not: Barış Manço’nun diliyle, adresi biliyorsunuz, Barış Manço, 81300 Moda
Ayyy ne kadar çok deyim varmış Ülgen bu sevgili arkadaşa atfedilen.
Yalnız karakaçan halk ağzında söylenen bir terim. Ben de onu kullanmıştım.
Umarım okuyan herkes de bizim kadar duygulanır. Yine beni coşturdun?
Onun için Kolayakaçan dedim ya :))
İfademden anlaşılmamış sanki, bimeyen olmasa gerek!!