Nostaljinin dibi!
Yok hayır, daha dibe vurmadım henüz korkmayın. Hafta bitti, hafta sonu bitti, bu ay ve bu yıl da bitiyor ama bitmeyen ve bitmeyecek olan tek şey var elimizde, yüreğimizde, o da umut!
Amerikalı şair Emily Dickinson’un (1830-1886) Umut şiirinde söylediği gibi umut ruhumuzda tüneyen kuştur:
“Umut” o tüylü yaratıktır – Ruhta tüneyen – Ve sözsüz bir ezgiyi – Dilinden – hiç düşürmeyen – Ve en güzeli – dinlemek – borada – Ama şiddetliyse fırtına – O minik kuş afallar O ki birçok insanı ısıtmıştır – En soğuk diyarlarda dinledim – En tuhaf denizlerde sesini – Ama en zor durumlarda bile, Benden – tek bir kırıntı istemedi.
Yirmili yaşlarda evde kendini inzivaya çeken Dickinson, dış dünya ile iletişimini keserek aile bireyleri dışında nerdeyse hiç kimse ile sosyal bağını sürdürmemiştir. Her yaştan her birimizin içinde bulunduğu durum yani! L’unica differenza (tek fark), onun inzivası muhtemelen bir kalp kırıklığı nedeniyle yaşadığı psikolojik sıkıntıların da etkisiyle gönüllü, bizimki ise corona yüzünden zorunlu ve sonrasında yaşadığımız psikolojik sıkıntıların etkisiyle zaman zaman dayanılmaz!
Yaşarken yalnızca bir mektubu ve on şiiri yayınlanan şairin, öldükten sonra bulunan yaklaşık 1800 şiiri ailesinin izniyle yayınlanmış ve tanındıktan sonra en büyük Amerikalı şairlerden biri olarak değerlendirilmiştir. Dickinson, yayınlatmayı düşünmediği şiirlerini adlandırmayıp numaralandırmıştır. Şiirleri generalmente (genellikle) bir numara ve daha çok ilk mısraları ile bilinse de 254 numaralı bu en popüler şiirinin adı Umut olarak geçiyor.
Due anni fa (iki yıl önce) bu kısacık şiirden, şairin hayatıyla da bağlantı kurarak, kaynakça hariç altı sayfalık dönem ödevi çıkarabilen ben, ruhumda tünemiş olan tüylü şeyin yardımıyla hafta sonunu sözlü ve sözsüz ezgilerle, kimseden tek bir kırıntı istemeden geçirdim.
Nasıl mı? Babamın mirası müzik evreninde kendime terapi yaparak! Zamanında özel olarak yaptırdığı bir mobilyaya entegre ettirerek kendi yarattığı müzik setimizde cumartesi adagio ma non troppo ve pazar günü kürdîli hicazkâr makamında onun plaklarını dinledim, dinlendim.
Bu müzik setinin bir de mobilyalar arasında çok şık duran hazeranlı hoparlörleri var. Ve sanırım Philips markasına duyulan fedeltà (sadakat) genetik bizde. Pikap ve teyp Philips, radyo ise Grundig, Senderwahl.
İlk elime aldığım plak, kılıfıyla beni en çok cezbeden, Rossini’nin (1792-1868) Sevil Berberi operası oldu.
Ruhumda bu besteciyle aynı dönemde yaşamış Amerikalı şairin saldığı kuş, kulağımda büyük İtalyan bestecinin yazdığı opera ve aklımda çocukluğumun pazar sabahlarındaki klasik müzik ayinleri, akşamlarındaki Klasik Türk Müziği dinletileri ile hafta sonu nasıl geçti anlamadım bile.
Dickinson’a göre umut, ruhun üstünde tüneyen tüylü bir şey, bana göre ise artık kahve fincanıma tüneyen bir kuş bile umut, yani un uccello che si posa sulla mia tazzina!
Emily Dickinson’ın şiiri hakkında yaptığımız ödevi bulup bir göz attım şimdi. Kuşun ona içimizde bir yer verdiğimiz sürece, karşılık beklemeden kalacağını ve şarkı söyleyerek fırtınaları ve dalgalı denizleri atlatıp hayatta kalmamıza yardımcı olacağını açıklarken, bir iyilik karşısında beklenen veya istenen bir şeyin sembolü olarak gördüğümüz kırıntıyı bile atlamamışız şiiri analiz ederken:
In the last line ‘crumb’ is the symbol of something which is asked in return for a favor. Birds eat bread crumbs that people give them. Normally, a bird would not refuse crumbs that are given to it. However, this bird has never asked for a crumb from Dickinson. Here in the last line, Dickinson emphasizes the selfless character of hope. Hope does not need or ask for anything in order to be present. It just needs a place in our souls and if we let this bird stay and sit in our souls, it will always sing and help us to survive bad storms, cold lands and rough seas, which are metaphors for the worst situations and conditions in our lives.
Tabii yazdıklarımızı uzatmak ve ödevin gereği olan en az kelime sayısına ulaşmak için elimizden geleni yapmışız, şiirin her bir kırıntısı hakkında aklımıza ne gelirse yazmışız ama yine de coşkulu bir çalışma olmuş! Şu andaki kafa ve ruh sağlığımla bu şiir üzerine altı olmasa da birkaç sayfa yazabilirim hâlâ.
Cioè (yani) kuş henüz havalanmadı tünediği yerden ama fırsat kolluyor gibime geliyor. Ben en iyisi biraz ekmek kırıntısı, hatta daha büyük bir rüşvet vereyim ona da biraz daha kalsın, umut fakirin ekmeği!