İki balkon arasında sosyalleşme!
‘Kara’ntinam aydınlandı yaşasın, artık ben de sosyal bir varlığım. Üç gün önce telefonuma bir mesaj geldi, eski öğrencim tatlı Zeynep’ten. Kedisi Şükufe arada bir arka balkona kaçıyormuş, onu almaya çıktığında karşı balkonda oturan birini bana benzetmiş, acaba ben olabilir miymişim!
Ben olmasam da ben olmaya çalışacaktım, balkondan da olsa sosyalleşme ihtiyacı ile yanıp tutuşmaktaydım. Bir konuşmamızda evlerimizin yakın olduğu çıkmıştı ortaya ama dip dibe oturduğumuzu bilmiyorduk. Bir ay önceki halimle bile ilgim kalmamışken ve aynalara küsmüşken, üç yıl önceki bana benzetildiğim için pek sevindim açıkçası. Nihayet sosyalleşeceğim için daha çok sevindim ama en çok da sosyalleşeceğim kişinin Zeynep olmasına sevindim.
Zeynep çok özel, renkli bir kızdır. İstanbul’da mimarlık okuyor ve biz İngilizce hazırlık atlama sınavı için çalışmıştık zamanında. Daha doğrusu, bir yan etkinlik olarak ders yapmıştık keyifli kahve oturumlarında. Tadı damağımda kalan sohbetler ettik, arkadaş olduk. Hep çok güldürdü beni, yeni şeyler öğretti, renkli ve çok zengin iç dünyasına beni de aldı.
Ondan sonra da hiç kopmadık. Adana’ya geldikçe elinde harika bir çiçek buketiyle ziyaretime gelirdi hep, kaldığımız yerden devam ederdik. Sonra araya bir zaman girdi, herkes kendi hayatıyla başa çıkma derdindeydi ama biz birbirimizi hiç unutmadık, arada bir mesajlarla dürtüp hayatlarımıza dair güncelledik birbirimizi.
Çektiği güzel fotoğrafları hep paylaştı benimle. Daha sonra Milano’da NABA Güzel Sanatlar Akademisi’nde bir fotoğrafçılık atölye çalışmasına katıldığı yaz İtalya ve İtalyanca ilgisi ve sevgisi arttı.
Balkon sohbetimizde blogdan bahsettim, çok ilgilendi. Bu buluşmayı da yazmak istediğimi söyleyince teklifimi hemen kabul etti. Kedisine verdiği Şükufe adının sözcük anlamının çiçek olduğunu ama bunu daha sonra bir yarışma programında öğrendiklerini söyledi. Bunun ona çok anlamlı geldiğini, eğer bir kardeşi olsaymış ailesinin ona Çiçek adını vermeyi düşündüğünü söyledi kedisine kardeşiymiş gibi sarılarak.
Ertesi gün fotoğraf çekimi yapmak üzere saat belirleyip vedalaştık. Ben hemen internetten baktım tabii, Farsça bir sözcükmüş Şükufe, anlamı ise açmamış çiçek, tomurcuk.
Bizim makul bir desibelde yaptığımız cıvıl cıvıl sohbetimiz bayağı dikkat çekti, bize gıptayla bakanlar oldu birkaç balkon ve pencereden. Belki onları (rahatsız etmek demiyorum) üzmemek, kıskandırmamak için organik görüntülü telefon sohbetleri yaparız ileride, balkonlar arası.
23 Nisan’da, çekim hazırlıkları yapmak üzere buluşma saatimizden önce gittim sete, pardon daha erken çıktım balkona. Saat tam 16:00 olduğunda 60’lardan bir çiçek çocuk belirdi pencerede, kucağında kedisiyle. Rengarenk çiçekli elbisesi, başında lavanta tacıyla!
“İşte sanatçı ruhlu Zeynebim” dedim içimden ve profesyonel bir yaklaşımla çekimlere başladık hemen. Arka plandaki muhteşem avize çektiğim kareleri birer tabloya dönüştürüyordu. Ancak, aramızdaki azıcık mesafede birbirimizi çok net görmemize rağmen fotoğraflar istediğim gibi çıkmadı. Yaklaştırıp çekince de net olmadı.
Annesi yan balkona geçip harika pozlar çekerken, babası da pencerenin yanına dev bir hoparlör getirip 10. Yıl Marşı’nı çaldı bize ve tüm mahalleye. Müthiş duygulu anlardı, harika bir 23 Nisan coşkusu oldu.
Evren yine devrede gördüğünüz gibi. “Bayramımı ve karantinada kırkımın çıkmasını bir arada kutlayacağım, yarın da çiçekleri yazacağım” dediğim gün çiçek kız Zeynep, çekim projemize lojistik destek veren tatlı ailesi ve çiçek Şükufe ile hayal bile edemeyeceğim bir kutlama yaşadım!
Râna Hanımla, veli ve öğretmen kimliklerimizde de doğal ve samimiydik, birbirimizi çok severdik ama şimdi ev kılıklarımızda, çamaşır asma ve toplama gibi etkinlikler sırasında en doğal hallerimizde yaptığımız daha da sahici sohbetlerden sonra Râna ve Ülgen olacağız ne güzel!
Bu arada, şu çizgi film fragmanını mutlaka izleyin, nostaljik gelmese de balkondan kükreyen belediye başkanı ve konu aşina geldi bana, çok manidar:
Bugün de bir şey öğrendim Ülgencim sayende… Şükufe?
Bir de hippi adını öğrensene bir sonraki yazıda testi yapıp 🙂
Ulgen’cigim ne kadar icten, ne guzel yazmissin. Seni cok ozledim. Umarim karantina gunleri sonrasi Adana’a geldigimde birlikte de sohbet ederiz. Sevgiler.
Ne kadar sevindim senden yorum gelmesine, çok tatlı bir sürpriz oldu gerçekten. Ben aslında coşup sen ve Nedim ile olan hukukumuzdan da bahsedecektim ama açıklamalarla çok uzar konudan sapar diye yazamadım. Kara AS/400’ler çıktığında dört gün La Hulpe’e gidip dönünce çektiğimiz sunum cefalarını hicveden bir yazı yazarım belki.. Uzaktan da olsa öpüyorum, hoş yakından da öpemem.. Ben de çok özledim, Nedim’e de selam ve sevgiler*