Benim tatlı batıllarım!
Tıp camiası obsesif kompulsif bozukluk, bizim cami günah olduğunu söylüyor ama ben gizliden tatlı tatlı sürdürüyorum, yani şu ana kadar gizliydi. Sanırım iyileşme konusunda bir adım atmak üzere ilk terapimi burada sizinle yapmaya karar verdim. Bu sırrımı kimseyle paylaşmayacağınızı biliyorum ama yine de size güvenebileceğimi bildirmek için telefonumu üç kere çaldırın.
Yoksa bu yazıyı geri çeker, deliliğime dair delil bırakmam ortada!
Çok bozuluyorum, niye bozukluk veya günah olsun ki! Kime ne zararım var kendimden başka? Kendime zararım da azıcık vakit kaybı o kadar, çok şükür günlük faaliyetlerimi etkileyecek derecede olmadı hiçbir zaman batılcıklarım. Aman tahtaya vurayım hemen üç kere, ne olur ne olmaz!
Tablolar, örtüler ve halılar düzgün duracak. Buna itirazı olan yoktur sanırım. Fincan kulpları aynı yönde ve hizalı olacak ikramda, misafirin rahatça alabilmesi için sağ tarafta. Ya misafir solaksa? Kitaplar boy sırasına göre dizili, buzdolabındaki şişeler ve kavanozlar ön etiketleri öne gelecek şekilde yerleşecek. Aynı şey temizlik malzemeleri için de geçerli. Püskürtme noktası gelişigüzel yerde bırakılmaz, önde duracak.

Hep böyle olacak
Bu kuralımı her şişede o kadar aksatmadan uygularım ki birinde hiç bakmadan parfüm sıkarken baş parmağım ve işaret parmağımın arasından doğrudan gözümün içine sıkıp uzun müddet kendime gelememiştim.
Ben hayatta öyle bırakmayacağıma göre parfümümü başkası kullanmış olmalıydı!
Evde veya ofiste temizlik yapılırken durmam yardımcının yanında çünkü iş yaptırmam. Her şey yerine anında doğru bir şekilde yerleşsin isterim, ya birbirine paralel ya dik açıyla, düzgün düzgün. Biblolar ise rap rap asker gibi değil, hafif bir açı verilerek doğal durmalı.
Yardımcılar cetvel, gönye, iletki ve pergel kullanarak çalışmadığı için temizlik sonrasında benim mesaim başlar. Bir kitap veya DVD ters konmuşsa görürüm hemen, kalamaz öyle. Biblolar veya diğer eşyalar benim gözüme hoş göründükleri koordinatlara geri gelir.
Ne var ki bunda? Fenerbahçe’nin kazandığı maçta giydiği gömleği yıkatmayıp futbol sezonu boyunca her maçta o gömleği giyen adam totem yapıyor oluyor da benim tertip ve düzenime niye bozukluk deniyor?
Ütünün fişini çekmedim, ocağı söndürmedim, anahtarı almadım gibi endişelerim olmaz çünkü defalarca bakmışımdır evden çıkmadan. Bir pasaport kendi kendine geri çıkar mı çantadan seyahat öncesinde? Çıkabilir gibi geliyor işte, defalarca kontrol ediyorum. Zaman kaybettiriyor bunlar biraz evet ama bu saplantıların verdiği güvenceye değdiğini düşünüyorum.
Asıl tehlikeli olan da bu düşünce zaten!
Büyüklerin de suçu var ama tuhaf alışkanlıklarımızda. Çocukken ayakkabımı giyerken kızım önce sağ tekini giy demişti babaannem, bu yaşıma geldim henüz ayakkabı ve terliğin ilk sol tekini giymişliğim (ve hatta sanırım çıkarmışlığım, bilemedim şimdi) yok. Eh tabii kazak ve tişörtlere, montlara da ilk sağ kolumu sokuyorum bu mantıkla. Hangi mantık? Çocukken sorgulamayı akıl etmediğim babaanne mantığı!
Sağ taraf iyidir de sol taraf uğursuzluk mu getirir? Ben bu ayrımcılığı sayılar arasında da yaparım. Cihaz ayarlarında çift sayıları kayırırım mesela. Çift sayılar uğurlu görünür gözüme. Klima ısısını, müziğin sesini hep çift ayarlarım. Tek ayarlanmışsa düzeltirim el çabukluğuyla. Başka birinin arabasındaysam müziğin sesini kısma veya açma bahanesiyle çift sayıya getirerek kazadan beladan korurum kendimizi.
Başkalarının evinde karışmam ama, kendi sorumlulukları bana ne!
Çok yıllar önce, küçük bir öğrencim izlediği bir diziyi anlatıyordu. “Kız psikopat, kumandalarda falan hep çift sayı ayarlıyor düşünebiliyor musunuz” dedi. Düşünebiliyordum ama bunu söylemeye cesaretim yoktu. O ilkokul öğrencisi minik bir kızdı ve ben onun öğretmeni. Hemen klima kumandasına el atıp çaktırmadan tek sayıya getirdim şüphelenmesin diye ama içim rahat etmedi, biraz sonra üşümüş gibi yapıp bir derece artırdım.

Çift sayılar daha güvenlidir
O minik kız Londra’da aşçılık okudu, başarılı bir şef şimdi. Benim kumadalar hâlâ 18, 20, 22, 24’ü gösteriyor!
Yıllar sonra, elimde klima kumandası, gülüp benimle dalga geçeceğine ve hatta hafif yollu aşağılayacağına emin olduğum büyük yeğenime bahsettim takıntımdan. Ben küçülmüş beklerken, “Benim de bir arkadaşım hep öyle ayarlar” dedi gayet normalmiş gibi hiç üzerinde durmayarak.
Onun o arkadaşı da New York’ta başarılı bir yönetici. Demek ki çok da ilgisi yok zekâyla, başarıyla!

Orhan Pamuk’un dilimize kazandırdığı ifade ile “Bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti”: Kadir Aydemir’in hazırladığı Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı. Bu kitapta, farklı dünyalardan ünlü ve ünlü olmayan 126 kişinin açık yüreklilikle anlattığı tuhaf alışkanlıklarını okuyunca kendimi çok normal, sorunsuz hissettim. Gözümde büyüttüğüm takıntılarım küçüldü birer birer.
Ama kitabın sayfa sayısı tek diye kitaplığıma koyamıyorum!
(Şakaydı, inanmış olamazsınız)
Obsesif kompulsiflik seviyemi ölçmek için yaptığım testte ‘sınırda’ çıktım, var mı arttıran?
https://onedio.com/haber/obsesif-kompulsiflik-seviyeni-tahmin-ediyoruz–661489
