Bir gün daha bitiyor!
Yaza yaza yaz geldi dedim, yaza yaza da bitti ama corona bitmedi. Bizim iflahımız kesildi, onun hızı kesilmedi. Güçten düştük, bağışıklığı falan boş verdik, o aşağılığın ise bize karşı bağışıklığı arttı. Çok sevdi buraları, neden sevmesin, can-ı gönülden kucak açtık, ospitalità turca (Türk misafirperverliği) nedir gösterdik. Tatillere götürdük, bayram sofralarına oturttuk, düğünlere davet ettik, aramıza alıp halay çektik, daha ne yapalım?
Birçok atasözümüzün bire bir aynısı var İtalyanca’da. Bu anlama gelen bir atasözü mutlaka vardır ama ben Türkçe’den çevirdim. Viva il serpente che non mi tocca (bana dokunmayan yılan bin yaşasın) anlayışının hakim olduğu ülkemizde, biz başka meselelerle oyalanırken, corona il il Türkiye geziyor. İller adeta birbiriyle yarışıyor ama Ankara nihayet bir başkente yaraşan bir atakla ön sıraya geçti.
Hangi ilde vaka sayısı en fazla ise sağlık bakanımız o ili Türkiye’nin Wuhan’ı ilan ediyor, corona ise wuhaha diye gülüyor bizim aklımızla dalga geçildikçe. Adana olarak biz de abbastanza (oldukça) iddialıyız Wuhan olma konusunda! Aslında en çok da bize yakışır, plakamız 01, iller listesinde hep en önde biz geliriz.
Adanalıyık Allahın adamıyık, coronanın adamı olmaya da adayık, Wuhan biz olmalıyık, birinciliği kaptırırsak hır çıkarırık!
İçimde l’autunno (sonbahar) hüznü, dilimde bir Pinhâni şarkısı, Eylül:
Sanki kayboldum her yanımda yabancılar, bütün bildiğim doğrular yanlış, çünkü sorduğum her soru büyük bir fırtına, bu yağmurda hiç kimse ıslanmazmış, üç beş ay sonra belki her şey düze çıkar, kalan sağlar birlikte kurtulurlar, ben bir yelkovan akrebimse güneşle ay, geçen her gün bir çizgiyle karşmda, ay doğar güneş doğar, ve ay yeniden doğar biter bir gün daha, uyur tüm insanlar mışıl mışıl..
Umarım Corona için son bahar olur hocam?
Evet, bazen seneye de bu zamanlar aynı muhabbetleri yapıyor olacağımızı düşünüp fena oluyorum, hemen kovuyorum bu düşünceyi..