La noce, che dolce

Ceviz, ne tatlı!

Çamlıyayla’dan gelen fotoğrafları derleyip Eylül sonunda bir yazı daha yayınlayacağım ama geçen gün öyle bir fotoğraf geldi ki dayanamayıp hemen yazmak istedim onun hakkında.

Fotoğraf çok erken geldi, hâlâ ayılamadım diye kendimi kandırmaya çalışsam da bir türlü çıkaramadım bu meyveyi. Tüylü gibi geldi, şeftali mi acaba dedim ama yapraklarını benzetemedim. Hem de artık şeftali yiyorken bu kadar ham şeftali ne gezsin ağaçta? Yaprak avokado yaprağına benziyor ama meyvenin alâkası yok.

Bilemedim ve dört yanlış bir doğruyu götürüyor diye senza risposta (boş, cevapsız) bırakmaya karar verdim bu soruyu. Cevabın c şıkkı ceviz olduğunu duyunca çok bozuldum çünkü cevizi avucumun içi gibi bilirim, avuçlarımın içi kapkara olana kadar ayıklamışlığım var çocukluğumda.

Artık tek bir emojiyle nasıl anlattıysam bu hayal kırıklığımı, Perihan hemen anladı durumu ve suçu üzerine aldı. Fotoğrafı çok yakından çektiği için meyvelerin più grande (daha büyük) göründüğünü, ışığın fazla gelip rengin chiaro (açık) çıktığını ve bunların yanıltıcı olabileceğini söyleyerek rahatlatmaya çalıştı beni.

Però (ancak) ben bildiği yerden gelen soruyu cevaplayamayan bir öğrenci gibi yıkıldım. Oysa yıkılmam öyle kolay kolay, ben bir ceviz ağacıyım. Neyse hemen kendimi toparlayıp Nâzım Hikmet şiirinin meşhur Cem Karaca yorumunu paylaştım, Ceviz Ağacı. Ve Perihan’a sık sıkı tembihledim, “Ben bir ceviz ağacıyım balkonda, cevizi tanımadığımın ne sen farkındasın ne de ben, tamam mı?”

La noce (ceviz) ve il noce (ceviz ağacı) çok şey hatırlatır bana, birçok anım ve hatta ceviz ağacından düşmüşlüğüm var ama her şeyi anlatmam mümkün değil tabii ki burada, yerim dar.

Yine scuola elementare (ilkokul) yıllarına gittim. Eylül’de okulun başlamasına birkaç gün kala yayladan dönmeden ceviz ağaçları çırpılırdı, terminoloji buydu. Çevik bir delikanlının ağaca tırmanarak bir sırıkla vurduğu dallardan patır patır düşen cevizler kutulara doldurulur, şehirdeki eşe dosta götürülürdü. Biz çocuklar ise o vakte kadar cevize doymuş olurduk, kutulara giren cevizlere tenezzül etmezdik.

Nasıl mı yerdik? Dışındaki yeşil kabuğu hiç soymadan, çakılarımızla tepesini açıp o yumuşak noktadan bıçağın ucunu sokardık. Bıçağı, yalnızca ceviz oyma dediğimiz bu işin erbabının bileceği kadar ilerletip ani ve sert bir hamleyle çevirince ceviz ikiye bölünürdü. E poi (daha sonra da) çakıyla içini derinlemesine düzgünce çıkarır, yenilecek kısmı ayıklardık. Tabii bu arada cevizin yeşil kabuğu fena halde boyardı ellerimizi.

Al mare (denize) ancak yaz başında ve sonunda kısa sürelerle giderdik. Okul başladığında yaylacılar ve denizciler belli olurdu hemen. Denizciler kapkara yanmış, saçlarının rengi açılmış, yaylacılar ise aynı renkte ama gürbüz ve mutlu. İki resim arasındaki altı veya sekiz değil, daima yedi farkı bulmaya alışık bir neslin temsilcisi olarak, gözümün önüne gelen en çarpıcı iki farkı hemen söyleyeyim: kan fışkıran kıpkırmızı ama yaylamızın meşhur poyrazından ve soğuk suyundan çatlamış yanaklarımız, ayaları cevizden kararmış ellerimiz.

Biz yaz tatilini denizde geçiren arkadaşlarımıza ezik ezik bakarken meğer onlar da yaylacı bizlere imrenirmiş. Bizim utanıp saklamaya çalıştığımız kara ellerimiz onlara karizmatik, elektriksiz yaylalarda ilkel kabile çocukları gibi sürdüğümüz özgür yaşam ise ütopik gelirmiş. İlkokul arkadaşlarının orta yaşlarda yaptığı buluşmalarda böyle tatlı, masum confessioni (itiraflar) oluyor.

Zaten bizler de bir süre sonra yaylaya veda edip deniz kızı olduk. Yıllar içinde dünyanın birçok yerinde denizlere, hatta okyanuslara daldık ama o yayla yıllarını unutamadık!

“La noce, che dolce” üzerine 3 yorum

  1. Sevgili Ülgen,yazilarini büyük bir keyifle okuyorum.Son derece akici,bilgilendirici ve bazen de gırgır. Hangisi kurgu hangisi gercek ayirt edemedigim gibi bazen yazidaki sen,ben oluyorum.Teşekkürler.Kimseler bilmese de siz faydali,dayanikli ceviz agacisiniz.

    1. Çok teşekkür ederim bu güzel yorum için, ne mutlu bana keyifle okuyanlar olduğunu bilmek.. Sevgilerimle..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir