L’alfabeto italiano

İtalyan alfabesinde 16 consonanti (sessiz harf) ve 5 vocali (sesli harf) olmak üzere toplam 21 harf var.

A (a)            B (bi)           C (çi)           D (di)          E (e)           

F (effe)       G (ci)           H (akka)      I (i)             L (elle)

M (emme)   N (enne)     O (o)           P (pi)           Q (ku)

R (erre)        S (esse)       T (ti)          U (u)            V (vu)          Z (zeta)

Belki hemen dikkatinizi çekti, İtalyan alfabesinde K (kappa) ve Y (ipsilon) harfleri yok, ancak bu sesler birkaç harfin bir araya gelmesi ile elde ediliyor. K ve Y harflerine tıpkı J (i lunga), W (doppia vu) ve X (iks) gibi yabancı kökenli sözcüklerde rastlıyoruz.

Alfabede yalnızca beş sesli harf olmasına rağmen, İtalyanca’da tüm kişi adları ve sözcükler (isim, fiil, zamir, sıfat, zarf, edat, vb.) sesli harfle biter ve belki de dil bu yüzden şiirseldir.

Mutlaka dikkat etmişsinizdir, İtalyanların İngilizce veya diğer yabancı dilleri konuşurken diğer ülke insanlarına göre çok daha belirgin bir aksanı vardır ve gözünüzü kapatsanız bir grupta yabancı dil konuşan İtalyanları ayırt edebilirsiniz.

Ben bunun nedenini bu sesli harf durumuna bağlıyorum. Onlar, dillerine yabancı dillerden gelen autobus, bar ve film gibi az sayıda yabancı kökenli sözcük dışında sessiz harfle biten sözcüklere alışık değiller. Bu nedenle, yabancı dil öğrenirken telaffuz ciddi anlamda zor geliyor olmalı. Hep uzatabildikleri ‘önü açık’ sözcüklerden sonra yabancı bir dilin ‘kapalı’ sözcüklerini söylerken hızlarını alamayıp bir ‘a’ veya ‘e’ ekliyorlar çoğu sözcüğün sonuna.  

What-a do you think-e, am I right-a? Biz de İtalyanca konuşurken hem dilimizi hem de ellerimizi ve kollarımızı serbest bırakacağız.

İtalyanca’nın telaffuzu, çok benzediği Fransızca ve İspanyolca gibi diğer Latin dillerine göre oldukça kolaydır çünkü più o meno (aşağı yukarı) yazıldığı gibi okunur ve okunduğu gibi yazılır.

Ancak, Gigliola (Cilyola) gibi bir kadın adı, Di Scisciola (Şişola) gibi bir soyadı, San Gimignano (Ciminyano) gibi görülmeye değer bir Ortaçağ kasabası, gnocchi (nyokki) ve tagliatelle (talyatelle)gibi lezzetli piatti’ler (tabaklar, yemekler), cicchetti (çikketti) gibi atıştırmalıklar, ghiaccio (giaçyo)ve spicciolo (spiççolo) gibi sözcükler ve cinquecentocinquantacinque (555) gibi söylemek sorunda kalabileceğimiz sayılar olduğu için bazı harflerle ilgili telaffuz kurallarını öğrenmemiz gerekiyor.

Parlo italiano

İtalyanca konuşuyorum!

“O sole mio
Sta ‘nfronte a te”

Neden İtalyanca öğrenmek istediğinizi veya öğrenmeye başlamış olduğunuzu bilmiyorum. Belki Venedik’te bir gondoliere’nin güçlü sesinden İtalyan folk şarkıları dinleyerek bu büyülü şehri gezerken karar verdiniz öğrenmeye, belki de bir sokak köşesinde tanık olduğunuz kavgada havaya savrulan sözcüklerin kulağa nasıl bu kadar hoş gelebildiğini merak ettiniz.

Sizde iz bırakan bir Fellini filmini İtalyanca olarak izlemek veya bir sonraki tatilinizde esnafla daha iyi anlaşıp şakalarına karşılık vermek istiyor olabilirsiniz. Ristorante’de masanıza ne geleceğinden emin olmak ya da Toto Cutugno’nun L’italiano şarkısının yeni yetme dönemimizin romantik yaz akşamları ile pek bağdaşmayan ama yine de kulağa harika gelen sözlerini anlamak, en azından artık Lasciatemi Cantare nakaratını doğru söylemek İtalyanca öğrenme isteğinizin nedenlerinden olabilir.

Demem o ki, İtalyanca öğrenmek için eğitim, iş veya orada yaşamak gibi somut bir nedeniniz olmayabilir. Benim yıllar içinde edindiğim deneyimden öğrendiğim bir şey var: İtalyanca öğrenme isteğinin nedeni her ne olursa olsun içinde daima aşk, müzik, görsel sanatlar, yemek ve daha birçok şey, hayata dair birçok tat gizli. Belki de kısaca ruh demek lazım buna, spirito!

Allora (haydi o zaman) biz de bir an önce Parlo Italiano diyebilmek için cominciamo subito (hemen başlayalım)..

Nel mezzo del cammin di nostra vita

Nel mezzo del cammin di nostra vita

mi ritrovai per una selva oscura

ché la diritta via era smarrita.

Dante’nin İlahi Komedya‘sı böyle başlıyor: Hayat yolumuzun ortasında kendimi karanlık bir ormanda buldum çünkü doğru yol kaybolmuştu. Dante, La Divina Commedia‘yı yazmaya başladığında hayat yolunun yarısı dediği 35 yaşında sürgün hayatı yaşıyordu. İnsan hayatının inişe geçmeye başladığını düşündüğü bu yaş bir dönüm noktasıdır büyük şair için.

Cahit Sıtkı Tarancı ise 35 Yaş Şiiri‘ni Dante’den ilham alarak yazmıştır.

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Şiirine bu dizelerle başlayan Cahit Sıtkı da Dante gibi delikanlılık çağındaki cevherin gözün yaşına bakmadan gideceğini söylüyor.

Her iki şairin de ömrü uzun değilmiş ve 35 yaş bile ömürlerinin ortası olamamış. Ben ömrümün ortasını çoktan aştım ve bugün sevdiklerim bana bunu bir kez daha hatırlattı, kutlattı diyelim hadi iyi niyetlerini göz ardı etmeyerek.

Kaç yaşına mı girdim? Bunu doğrudan söylemeye hazır değilim henüz, en iyisi bir Da Vinci şifresi ile vereyim:

Yeni yaşım Dante ve Cahit Sıtkı’nın öldükleri yaşların tam nel mezzo (ortasında)!

La settimana dei festeggiamenti

Kutlamalar haftası!

Grazie infinite
(Sonsuz teşekkürler)

İki arkadaşımın yarın görüşemeyeceğiz diye bugün getirdiği sürpriz torta (pasta) ile kutlamalar başladı. Üzerindeki Doğum günün kutlu olsun MÜKEMMEL KADIN yazısı herhalde Google Translate’in bana geçtiği bir kıyak, ne yazdılarsa artık İtalyanca’ya çevirmek üzere!

Bu güzel yazıyı buzdolabında muhafaza edip kendimi iyi hissetmek için arada bir bakacağım.

2020 – duemilaventi!

Tam yüzümdeki aptal tebessümü toparlamaya çalışırken sevgili Gülden, Ersin ve Emir’in hediyesi muhteşem haftalık planlayıcım geldi da Milano (Milano’dan).

Allora (haydi o zaman) planlamaya başlıyorum kutlu doğum haftamı..

Luciano de Crescenzo

Geçen yıl 18 Temmuz’da 91 yaşına girmesine bir ay kala vefat eden Luciano de Crescenzo, İtalyan halkının gönlünde taht kurmuş bravissimo (çok başarılı) bir mühendis, yazar, oyuncu ve yönetmendi.

21 dile çevrilen toplam 44 kitabı olan Crescenzo’nun Türkçe’ye çevrilen iki kitabından ilki olan Così parlò Bellavista (Böyle dedi Bellavista) romanı tek sayılı ve çift sayılı bölümlerden oluşuyor.

Tek sayılı bölümlerde Profesör Bellavista ve filozof arkadaşları arasında geçen amore (aşk ve sevgi), libertà (özgürlük) ve dünyanın gidişatına dair konuşmalar var. Çift sayılı bölümlerde ise bu temaların olduğu fıkraları bulacaksınız. Kendisi de Napolili olan Crescenzo bu kitabında, başta Napoli halkı olmak üzere Akdeniz insanının sıcaklığını vurgulamış.

Luciano de Crescenzo, 1984 yılında romandan uyarlanan aynı adlı filmin senaristi, yönetmeni ve oyuncusu.

Ecco (işte) Sevgililer Günü’nde paylaştığım sözünün de geçtiği pensieri poetici (şairane düşünceler) içeren scene (sahneler):

Siamo angeli con un’ala soltanto e possiamo volare solo restando abbracciati…

Buon San Valentino

Siamo angeli con un’ala soltanto e possiamo volare solo restando abbracciati

Luciano de Crescenzo

Tek kanatlı melekleriz, yalnızca birbirimize sarılarak uçabiliriz…

L’amore bizim dilimizde iki karşılığı olan bir sözcük: sevgi ve aşk

Bize güç veren, paylaştıkça çoğalan l’amore eksik olmasın hayatımızdan…

Sevgili Aslı ve Volkan’ın özel L’Original kurabiyeleri ile ben hazırım, öğrencilerimi bekliyorum da scuola (okuldan)..

Il sorriso è contagioso come lo sbadiglio

Gülümseme de esneme gibi bulaşıcıdır!

İtalyan Kültür’deki ilk dönem kimliğim.. Saçlar sonsuz seviyede kat kat, üstümde kendi ördüğüm merserize bluzum, sürekli taktığım kolyem ve yüzümdeki tebessümle 80’lerin sonunda siyah beyaz bendeniz:

Vesikalık fotoğraf çektirirken hep gülümserdim. Hatta yıllar sonra bir noter, bu sefer renkli ama yine gülümsediğim fotoğrafımın olduğu belgelerimi imzalarken kafasını kaldırıp “Yıllardır noterlik yapıyorum, ilk defa vesikalık fotoğrafında gülümseyen birini gördüm” diye gülümsemişti.

Şimdi biyometrik fotoğraflarda gülemez olduk!

Ora tutto è molto facile!

Şimdi her şey çok kolay!

İtalyanca öğrenmeye çalıştığım yıllarda ciddi bir kaynak sıkıntısı yaşadım. Bugün elimizin altında bilgisayarlar, dünyanın her yerinden istediğimiz her kitabın siparişini verebiliyor, kitapları saniyeler içinde Kindle’ımıza indirip hemen okumaya başlıyor, Internet üzerinde istediğimiz (hatta istemediğimiz) kadar kaynak ve gratis (ücretsiz) kurs bulabiliyoruz.

Ben ise üniversite yılları boyunca çalıştığım yarı zamanlı işlerden kazandığım modesto (mütevazı) maaşlarımı yalnızca Beyoğlu kitapçılarında bulabildiğim İtalyanca kitaplara yatırdım. Elimde anneannemin ve yengemin yıllarca abone olduğu İtalyan örgü ve ricamo (nakış) dergisi Rakam’daki modelleri çıkarabilmek için kullandıkları piccolissimo dizionario (minik sözlük), kitapçılarda bulabildiğim tek dergi L’Espresso’daki İtalya’nın kivi ihracatı ve benzer ekonomik, politik, aktüel konuların ele alındığı yazıları anlamaya, tercüme etmeye çalıştım.

Klasik dil kitaplarına, ders notlarına, eğitim olanaklarına ve hatta metinlerin daha sağlıklı İngilizce ve gittikçe iyileşen Türkçe çevirilerine facilmente (kolaylıkla) erişebileceğiniz bir dönemde eğlenceli bir guida (rehber) niteliğinde ‘çalaklavye’ derlediğim kitabımdan alıntılar yaparak, gittiğim kurslarda öğrendiklerimi, yıllar içinde oradan buradan edindiğim bilgileri, neredeyse Eureka diye haykırarak keşfettiğim semplice (basit) ama önemli noktaları en uygun sırada anlatmaya ve bu arada geniş bir kelime haznesi oluşturmanıza yardımcı olmaya çalışacağım.

Una nuova lingua è una nuova vita!

Yeni bir dil yeni bir hayattır!

Üniversiteye başlar başlamaz, ortaokul ve lisede seçmeli dil olarak seçip epeyce yol almış olduğum Almanca ile yolları ayırıp İtalyan Kültür’ün yolunu tuttuğumda çok yakın bir lise arkadaşımın “Saçmalama, ne işine yarayacak İtalyanca” tepkisini hiç ama hiç önemsememiş, “İşime yarasın diye değil, öğrenmek istediğim için öğreneceğim” diye karşılık vermiştim.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı İTALYAN-KÜLTÜR-1-1-300x261.jpg
Centro di Studi Italiani, İstanbul

Bugün hayatımdaki en anlamlı çabalardan, karşılığını fazlasıyla aldığım emeklerden biri olarak görüyorum İtalyanca öğrenme ve öğretme sevdamı.

İyi ki saçmalamışım zamanında!