Imperfetto Indicativo

Türkçe’de geçmiş zamanın hikâyesi olarak adlandırılan bu zaman ile geçmişte belli bir zamandaki durum ve devam eden eylemler anlatılır (evdeydim, mutluyduk, gidiyordu, söylüyordu).

Bu zaman ayrıca geçmişteki tekrar eden eylemleri anlatmak için kullanılır: giocavo, andavamo, diceva, facevano (oynardım, giderdik, söylerdi, yaparlardı). Fiilleri Imperfetto Indicativo zamanda çekmek için mastar halinin sonundaki –re atılarak şu ekler getirilir: -vo, -vi, -va, -vamo, -vate, -vano.

Ben kısaca böyle anlattım ama aslında tabii ki tablodaki gibi -are, -ere ve -ire mastar eklerini attıktan sonra şu tablodaki ekler geliyor.

-are, -ere, -ire ile biten üç fiil grubu için parlare, prendere ve dormire fiillerine bakalım:

Presente Indicativo zamanında üçüncü çoğul şahıs çekiminde olduğu gibi parlavaano diye a harfini uzatarak değil, bu kez ikinci hecede vurgu ile a harflerini kısa okuyarak parlAvano diyeceğiz.

Essere (olmak) ve avere (sahip olmak) yardımcı fiilleri bu zamanda şöyle çekilir:

Bu zamanda çekimi kuralsız olan ve sık kullanacağımız çok az sayıda fiil var, essere fiili bunlardan biridir:

essere – ero, eri, era, eravamo, eravate, erano
dire – dicevo, dicevi, diceva, dicevamo, dicevate, dicevano
fare – facevo, facevi, faceva, facevamo, facevate, facevano
bere – bevevo, bevevi, beveva, bevevamo, bevevate, bevevano

Abbiamo passato una vacanza unica anche se il tempo era cattivo.

(Hava kötü olsa da benzersiz bir tatil geçirdik)

Sapevo che non diceva la verità.

(Gerçeği söylemediğini biliyordum)

Da bambina, giocavo sempre all’aperto.

(Çocukken hep açık havada oynardım)

Stamattina mentre andavo a scuola, ho visto una cosa strana.

(Bu sabah okula giderken tuhaf bir şey gördüm)

Bu sabah anlamına gelen stamattina sözcüğü questa mattina’dan geliyor. Stasera ve stanotte sözcüklerini de bu kısa şekilde kullanabiliriz. Stamattina için stamane veya stamani gibi daha da kısa seçeneklerimiz var.


Stare fiili yine o an yapmakta olduğumuz bir şeyi ifade etmemize yardımcı oluyor. Imperfetto Indicativo bunun için yeterli olsa da bazen daha belirgin anlatmamız gerekebiliyor.

Stare fiilini Imperfetto Indicativo zamanında çekip yanına fiilimizi –ando (mastar hali –are ile biten fiiller) veya –endo (mastar hali –ere ve –ire ile biten fiiller) eki ile gerundio olarak ekleyince, geçmişte o anda ne yapmakta olduğumuzu belirtmiş oluruz.

Quando hai chiamato, stavo studiando per l’esame di fisica.

(Aradığında fizik sınavına çalışıyordum)

A quell’ora non stavamo facendo niente.

(O saatte hiçbir şey yapmıyorduk).

Cosa stavi dicendo?

(Ne diyordun)

Bu zamanda dönüşlü fiiller de aynı şekilde çekiliyor (mi alzavo, ci vedevamo, dove si trovava, si stava preparando).

Volere, dovere, potere yardımcı fiilleri bu zaman çekiminde kurallıdır:

Volevo sapere il vero motivo.

(Gerçek sebebi bilmek/öğrenmek istiyordum)

Non poteva uscire di casa

(Evden çıkamıyordu)

Dovevamo guidare ancora due ore.

(İki saat daha araba kullanmak zorundaydık)

Essere fiilinin çekimini öğrendiğimizde c’è (var, tekil) ve ci sono (var, çoğul) kalıplarını da görmüştük. Bu kalıplar Imperfetto Indicativo zamanında c’era (vardı, tekil) ve c’erano (vardı, çoğul) olur. Yine non kullanarak non c’era (yoktu, tekil) ve non c’erano (yoktu, çoğul) diyebiliriz.

İtalyanca masallar hep c’era una volta (bir zamanlar, there was a time) diye başlar.

Eccovi un estratto dalla storia di un burattino:

(işte size bir kuklanın öyküsünden bir alıntı)

C’era una volta un burattino (kukla) che si chiamava Pinocchio. Pinocchio viveva con il suo papà in una piccola casa. Un giorno Geppetto ha detto a Pinocchio che doveva andare a scuola come tutti gli altri bambini. Pinocchio era molto felice della notizia (haber) ma mentre andava a scuola il burattino ha incontrato il Gatto e la Volpe. Loro erano molto cattivi ma Pinocchio non lo sapeva. I due gli hanno domandato se lui voleva andare con loro e il povero Pinocchio ha risposto di si. Pinocchio e i suoi nuovi amici stavano tutto il giorno insieme ed era tardi la notte quando Pinocchio è tornato a casa. Geppetto era molto preoccupato (endişeli) e un po’ arrabbiato (kızgın) ma alla fine loro si sono abbracciati e si sono addormentati perché avevano molto sonno.

Verbi riflessivi

Dönüşlü fiiller!

İtalyanca’da fiillerin mastar halinde -are, -ere veya -ire ile bittiğini söylemiştim. Dönüşlü fiiller ise bu fiillerden türeyip -arsi, -ersi veya -irsi ile biten fiillerdir (si burada kendi, kendini veya kendine anlamına gelir).

Bu fiiller, kişinin veya kişilerin kendine dönük yaptıkları eylemleri (yıkanmak, giyinmek, taranmak, uyanmak, kalkmak) ya da birden fazla kişinin karşılıklı olarak gerçekleştirdiği eylemleri (buluşmak, karşılaşmak, selamlaşmak, görüşmek, haberleşmek) anlatmak için kullanılır.

Dönüşü fiiller, geçişli (nesne alabilen) bir fiil mastarından elde edilmiştir. Lavare fiili ‘yıkamak’ anlamına gelirken, lavarsi dönüşlü fiili ‘yıkanmak’ anlamına gelir. Karşılıklı olarak yapılan bir eylemi anlatan ikinci gruptan bir örnek vermek gerekirse, ‘selamlamak’ anlamına gelen salutare fiilinden gelen salutarsi dönüşlü fiili ise ‘selamlaşmak’ anlamına gelir.

Pronomi riflessivi (dönüşlü zamirler), tekil ve çoğul şahıslar için sırasıyla mi, ti, si, ci vi, si olarak kullanılır.

Tüm dönüşlü fiiller geçmiş zamanda essere yardımcı fiili ile çekilir ve bu nedenle fiilin geçmiş zaman hali cinsiyete göre değişir.

Şimdi bu iki gruba ayrı ayrı bakalım:

  • Yukarıda bahsettiğim ilk gruptaki fiiller, bir veya birden fazla kişinin kendine dönük olarak gerçekleştirdiği bir eylemi anlatır ve tüm şahıslar için çekilir.

Verbi: lavare (yıkamak), pettinare (taramak), alzare (kaldırmak), svegliare (uyandırmak), vestire (giydirmek), spogliare (soymak), trovare (bulmak),
muovere (hareket ettirmek, yerini değiştirmek), avvicinare (yaklaştırmak), preparare (hazırlamak), chiamare (çağırmak)

Verbi riflessivi: lavarsi (yıkanmak), pettinarsi (taranmak), alzarsi (kalkmak), svegliarsi (uyanmak), vestirsi (giyinmek), spogliarsi (soyunmak),
trovarsi (bulunmak), muoversi (hareket etmek, yer değiştirmek), avvicinarsi (yaklaşmak), prepararsi (hazırlanmak), chiamarsi (adı olmak)

Örnek olarak alzarsi (kalkmak) fiilini önce geniş, sonra da geçmiş zamanda çekelim:

mi alzo-ti alzi-si alza-ci alziamo-vi alzate-si alzano

mi sono alzato/a-ti sei alzato/a-si è alzato/a-ci siamo alzati/e-vi siete alzati/e-si sono alzati/e

Normalmente mi alzo molto presto ma stamattina mi sono alzato/a alle dieci.
(Normalde çok erken kalkarım ama bu sabah onda kalktım)
Si è alzato/a dalla sedia ed è salito/a sul palco.
(Sandalyeden kalktı ve sahneye çıktı)

Giorgio Gaber’in Lo Shampoo şarkısındaki non si muove una foglia (bir yaprak bile kıpırdamıyor) ifadesi, muoversi dönüşlü fiilinin geniş zaman çekimini içeriyor.

Dönüşlü bir fiil, daha önce gördüğümüz si mangia (yenir), si dice (denir, söylenir), si scrive (yazılır) örneklerindeki si passivante ile kullanılarak edilgen bir cümle kurulacaksa, iki kez si yerine ci si kullanılır:

Ci si alza tardi quando non c’é scuola (okul yokken geç kalkılır).

Adımızı söylerken Mi chiamo dememizin nedeni, chiamarsi dönüşlü fiilini kullanıyor olmamızdır.

Lavarsi dönüşlü fiili ‘yıkanmak’ anlamına geldiği gibi, lavarsi le mani ‘ellerini yıkamak’ veya lavarsi i capelli ‘saçlarını yıkamak’ anlamına gelir.

Mi lavo le mani molto spesso (Ellerimi çok sık yıkarım)
Si lava i capelli ogni giorno (Saçlarını her gün yıkar)

İtalyanca’da ellerini, yüzünü, saçlarını yıkamak veya saçlarını yaptırmak, kestirmek gibi ifadelerde iyelik sıfatları (le mie mani, la mia faccia, i miei capelli) kullanılmaz.

mi, ti, si, ci vi, si zamirleri mastar halinde kalan bir fiil ile birleşebilir, dolayısıyla dovere (zorunda olmak), volere (istemek), potere (yapabilmek) yardımcı fiilleri kullanırken iki şekilde ifade etmek mümkündür:

Domani mi devo svegliare alle cinque (Yarın beşte uyanmam gerek)

Bu cümleyi Domani devo svegliarmi alle cinque olarak da kurabiliriz.

Aynı şey gerundio halinde kullanılan fiiller için de geçerlidir:

Mi sto lavando le mani (Ellerimi yıkıyorum).

Bu cümle de Sto lavandomi le mani şeklinde kurulabilir.

  • İkinci gruptaki fiiller ise birden fazla kişinin karşılıklı gerçekleştirdiği bir eylemi anlatır ve bu nedenle yalnızca üç çoğul şahıs için çekilir.

Verbi: vedere (görmek), incontrare (bulmak, rastlamak), sentire (duymak), salutare (selamlamak), abbracciare (kucaklamak), baciare (öpmek), trovare (bulmak)

Verbi riflessivi: vedersi (görüşmek), incontrarsi (buluşmak, rastlaşmak), sentirsi (haberleşmek), salutarsi (selamlaşmak), abbracciarsi (kucaklaşmak), baciarsi (öpüşmek), trovarsi (buluşmak)

Örnek olarak vedersi (görüşmek) dönüşlü fiilinin geniş ve geçmiş zamanda nasıl çekildiğine bakalım:

ci vediamo-vi vedete-si vedono

ci siamo visti/e-vi siete visti/e-si sono visti/e

Normalmente ci vediamo ogni settimana ma questa settimana non ci siamo visti/e. (Normalde her hafta görüşürüz ama bu hafta görüşmedik)

Eğer ‘görüşmedik’ yerine ‘görüşemedik’ demek istersek potere fiilini kullanarak Non ci siamo potuti/e vedere demeliyiz çünkü essere ile çekilen fiiller kullanıldığında verbi ausiliari (volere, potere, dovere) essere ile çekilir ve dönüşlü fiiller de söylediğim gibi her zaman essere ile çekilir.

Non ci siamo potuti/e vedere (görüşemedik) seçeneği Non siamo potuti/e vederci olarak da söylenebilir.

Ci vediamo domani (Yarın görüşürüz veya Yarın görüşelim)
Ci vediamo domani? (Yarın görüşüyor muyuz veya Yarın görüşelim mi)
Ci sentiamo allora (Haberleşiriz o zaman)

Arrivederci ifadesi de vedersi dönüşlü fiilinden geliyor ve anlamı tam olarak yeniden görüşmek üzere.

Vorrei vedersi più spesso
(Daha sık görüşmek isterim)
Devono trovarsi per discutere le cose
(Meseleleri tartışmak için buluşmaları gerek)


Her iki grupta da olan trovarsi dönüşlü fiili bulunmak veya buluşmak anlamına gelir.

Piazza Duomo a Milano

Dove si trova la piazza più grande della città?
(Şehrin en büyük meydanı nerede)
Dove si trovano le piazze più grandi della città?
(Şehrin en büyük meydanları nerede)
Ogni volta che vado in Italia, Laura ed io ci troviamo a Roma
(İtalya’ya her gittiğimde Laura ile Roma’da buluşuruz)
Dopo il concerto ci troviamo in Piazza Duomo
(Konserden sonra Duomo Meydanı’nda buluşuyoruz/buluşalım)

Vostradamus
Sizindamus

Not: Bu konu anlatımını kitabımdan alıp eklemeler, değiştirmeler yaptım. Sürekli lavare (yıkamak) fiilini örnek verip el yıkamaktan bahsetmişim, başımıza gelecekleri bilirmiş gibi!

La forma passiva

Edilgen fiil (çatı)!

Daha önce Come si dice? (nasıl denir), Come si scrive? (nasıl yazılır) ve Come si pronuncia? (nasıl telaffuz edilir) soruları ile edilgen yapı hakkında bir fikrimiz olmuştu. Si passivante adı verilen bu yapıda si beve (içilir), non si mangia (yenmez), si dice (denir), si ascolta (dinlenir), si può fare (yapılabilir), non si deve parlare (konuşulmamalı) gibi genel bir ifade söz konusudur.

Si vede (görülür, görülüyor) örneğini alalım. Non si vede bene con questi occhiali (bu gözlükle iyi görülmüyor), si vede poco da qui (buradan az görülüyor) veya non si vede niente (hiçbir şey görülmüyor) diyebileceğimiz gibi görülen/görülmeyen şeyin ne olduğunu da söyleyebiliriz:

Dalla finestra si vede un bellissimo parco (pencereden çok güzel bir park görülüyor).

Eğer görülen şey birden fazla ise fiilimizin çekimi de çoğul olmalıdır:

Dalla finestra si vedono dei grattacieli (pencereden gökdelenler görülüyor).

Diğer edilgen yapıda, etken cümledeki nesne edilgen cümlenin sözde öznesi olur. Edilgen cümle essere veya venire yardımcı fiili ve asıl fiilin geçmiş zaman hali ile oluşturulur.

I cittadini rispettano le regole (vatandaşlar kurallara uyar/uyuyor).

Bu etken cümleyi şu iki şekilde ifade edebiliriz:

Le regole sono rispettate dai cittadini (vatandaşlar tarafından kurallara uyulur).
veya
Le regole vengono rispettate dai cittadini (vatandaşlar tarafından kurallara uyulur).

Eğer kurallar değil de tek bir kuraldan bahsedecek olsaydık sono ve vengono yerine é ve viene demeliydik (la regola é/viene rispettata dai cittadini).

Bir eylemin kim tarafından gerçekleştirildiğini belirtirken da ve tabii ki gerekiyorsa articolo ile birleşmiş halini kullanmalıyız (da+i cittadini).

Kurala veya kurallara uyulması gerektiğini söylemek istersek dovere ve essere/venire fiillerini birlikte kullanabileceğimiz gibi yalnızca andare fiilini de kullanabiliriz.

La regola deve essere/venire rispettata (Kurala uyulmalı)
Le regole devono essere/venire rispettate (Kurallara uyulmalı)
veya
La regola va rispettata (Kurala uyulmalı)
Le regole vanno rispettate (Kurallara uyulmalı)

Edilgen çatıda geçmiş zaman kullanımı biraz zordur. Şimdilik kuralı söyleyip bir örnek vereyim, daha sonra yazılarda kullanarak daha doğal bir şekilde öğrenmenize yardımcı olayım.

Geçmiş zamanda essere fiilinin kendisi de essere ile çekildiği ve bu fiilin geçmiş zamanı stato olduğu için edilgen cümleler şu şekilde kurulur. Essere ile çektiğimiz fiillerde cümlenin öznesinin cinsiyetine ve tekil/çoğul olma durumuna dikkat etmemiz gerektiğini unutmayın.


La mia macchina non é stata lavata da due mesi.

(Arabam iki aydır yıkanmadı)

Not: Bunu belirtmeden geçemeyeceğim, bu gerçekten benim arabam. Kitabı hazırlarken, yazdıkça illustrasyonları hazırlasın diye Gamze’ye yolluyordum ve resim istediğim yerlere parantez içinde terliksiz bir aile veya sopa ucunda çıkınıyla dağ bayır kaçan H harfi çılgınlığında bir açıklama yazıyordum. İki aydır yıkanmayan araba örneğimin altına da kirli bir araba notu düşmüştüm yalnızca. Uzaktan çalıştığımız ve tabii ki arabamı bilmediği halde tıpatıp aynısı gelince şok oldum.

Ve baktım bayağı bir süredir ihmal etmişim, utanç içinde o gün hemen yıkattım!

Allora pratichiamo un po’

Haydi o zaman, biraz pratik yapalım!

Non dimenticate (unutmayın) avere ile çekilen fiillerden önce avere filinin geniş zaman çekimini (ho, hai, ha, abbiamo, avete, hanno), essere ile çekilen fiillerden önce ise essere fiilinin geniş zaman çekimini (sono, sei, è, siamo, siete, sono) kullanacağız. Essere ile çekilen fiillerde öznenin cinsiyetine ve tekil/çoğul durumuna dikkat etmemiz gerekiyor. Örneklerde, çekimi kurallı ve kuralsız olan fiilleri karışık kullandım.

  • Abbiamo capito molto bene il problema. (Problemi çok iyi anladık)
  • Ieri sera ho lavorato fino alle nove. (Dün akşam dokuza kadar çalıştım)
  • Maria è partita per Firenze. (Maria Floransa’ya gitmek için yola çıktı)
  • Perché non sono arrivati in tempo? (Neden vaktinde gelmediler)
  • Non sono mai stata in Inghilterra. (Hiç İngiltere’ye gitmedim)
  • Hai letto l’ultimo libro di Tamaro? Tamaro’nun son kitabını okudun mu)
  • Quanto avete pagato per la cena? (Akşam yemeği için ne kadar ödediniz)
  • Abbiamo finalmente firmato il contratto. (Sonunda kontratı imzaladık)
  • Claudia è caduta, sta piangendo. Claudia düştü, ağlıyor)
  • A che ora siete usciti per andare al cinema? (Sinemaya gitmek için saat kaçta çıktınız)
  • Perché hai venduto la tua macchina? (Arabanı neden sattın)
  • Hai visto un bel film ultimamente? (Son zamanlarda güzel bir film gördün mü)
  • Non abbiamo ancora dato l’esame di matematica. (Henüz matematik sınavına girmedik)
  • Il postino non é ancora venuto, vero? (Postacı henüz gelmedi, değil mi)
  • Che stai facendo, hai perso qualcosa? (Ne yapıyorsun, bir şey mi kaybettin)
  • Ho telefonato a mia madre per chiedere soldi. (Para istemek için anneme telefon ettim)
  • Non ho visto mio nonno da qualche mese. (Dedemi birkaç aydan beri görmedim)
  • Come sei cresciuto! (Nasıl büyümüşsün)
  • Cos’è successo, perché stai piangendo? (Ne oldu, neden ağlıyorsun)
  • I nostri amici non sono potuti venire alla festa. (Arkadaşlarımız partiye gelemediler)
  • Ieri siamo dovuti uscire di casa. (Dün evden çıkmak zorunda kaldık)
  • Ho letto quel libro due anni fa. (O kitabı iki yıl önce okudum)
  • Non ho mangiato niente, sono a dieta. (Hiçbir şey yemedim, diyetteyim)
  • Abbiamo appena saputo dell’incidente. (Kazayı yeni duyduk)

Son örnekte olduğu gibi, sapere fiili geçmiş zamanda kullanıldığında bilmek değil duymak anlamına gelir.

Eğer biliyordum, biliyorduk demek istiyorsak ileride öğreneceğimiz Imperfetto Indicativo zamanındaki sapevo, sapevamo çekimlerini kullanmalıyız.

Aşağıdaki videoda, İtalyanlara rastgele cos’hai (cosa hai) veya cos’avete (cosa avete) fatto ieri/la sera/stamattina sorusuyla bir önceki gün akşam veya o sabah ne yaptıkları soruluyor.

Cevaplardan herkesin più o meno (aşağı yukarı) aynı şeyleri yaptığını görüyoruz: evi temizlemek, alışveriş yapmak, film izlemek, kitap okumak, pizza yemek, uyumak.

Kulağa farklı gelen insolito (sıra dışı) iki durum, otobüsü kaçırıp ev yürüyerek gitmek (zor bir gün geçirdiğini söyleyerek söze başlayan signora) ve bisikletten düşerek pantolonunu yırtmak (en sondaki signorina).

Avete passato bene il weekend?

Hafta sonunu iyi geçirdiniz mi?

Finalmente (sonunda) bu hafta geçmiş zamanı öğrenmeye başlıyoruz!

İtalyanca’da geçmiş zaman çekimlerinde avere ve essere yardımcı fiillerinin kullanıldığını söylemiştim. Geçmiş zamanda fiilleri avere ile çekilen fiiller ve essere ile çekilen fiiller diye iki gruba ayırabiliriz.

Fiillerin büyük çoğunluğu avere ile çekilir. Essere ile çekilen fiiller, doğrudan bir nesne almayan (ne, kim, neyi, kimi sorularına cevap vermeyen) geçişsiz fiillerdir. Olmak, bir durumda bulunmak, kalmak, durum değiştirmek, meydana gelmek ve gitmek, gelmek, çıkmak gibi fiiller essere ile çekilir.

Bu ayrıntılara dalmak yerine essere ile çekilen fiilleri öğrenip diğer fiilleri avere ile çekeceğimizi bilmemiz yeterli şimdilik.

Peki, bir fiili avere veya essere ile çekmek ne demek?

Avere filinin geniş zaman çekiminden (ho, hai, ha, abbiamo, avete, hanno) veya essere fiilinin geniş zaman çekiminden (sono, sei, è, siamo, siete, sono) sonra asıl fiilimizin geçmiş zaman halini kullanarak geçmiş zaman cümleleri kurabiliriz.

Kurallı fiillerin geçmiş zaman hali şöyledir:

-are ile biten fiiller -> -ato (parlare -> parlato)
-ere ile biten fiiller -> -uto (vendere -> venduto)
-ire ile biten fiiller -> -ito (dormire -> dormito)

Bu üç fiil de avere ile çekildiği için şu şekilde cümle kuracağız:

ho parlato (konuştum), abbiamo venduto (sattık), ha dormito (uyudu), hanno venduto (sattılar), avete dormito (uyudunuz), hai parlato (konuştun), abbiamo parlato (konuştuk)

Avere ile çekilen fiillerin geçmiş zaman hali tüm şahıslar için aynıdır.

Şimdi de essere ile çekilen üç kurallı fiil verelim:

-are ile biten fiiller -> -ato (andare -> andato)
-ere ile biten fiiller -> -uto (cadere -> caduto)
-ire ile biten fiiller -> -ito (uscire -> uscito)

Essere ile çekilen fiillerin son harfi öznenin cinsiyetine ve tekil/çoğul olmasına göre değişir (andato, andata, andati andate).

Buna alışmak biraz zaman alabilir.

sono andato (gittim, erkek), sono uscita (çıktım, kadın), è andato (gitti, erkek), è caduta (düştü, kadın veya dişi nesne), sei uscito (çıktın, erkek), siamo uscite (çıktık, kadınlar), sono usciti (çıktılar, erkekler veya karışık bir grup)

Verbi regolari al passato prossimo

Essere ile çekilen bazı kurallı fiiller: andare, arrivare, cadere, diventare, entrare, fuggire, partire, restare, ritornare, salire, stare, uscire

Essere ile çekilen bazı kuralsız fiiller ve geçmiş zamanları: giungere
(giunto), morire (morto), essere (stato), nascere (nato), rimanere
(rimasto), scendere (sceso), succedere (successo), venire (venuto)

Bunları öğrendikten sonra, yeni karşılaşacağınız fiilleri genellikle avere ile çekmeniz gerektiğini düşünün.

Dikkat çekmek istediğim bir şey var:

Bazı fiillerin iki anlamı var ve anlamına göre avere veya essere ile çekiliyor. Finire fiili bitirmek anlamında kullanılıyorsa avere, bitmek anlamında ise essere ile çekilir (ho finito il compito, il film è finito).

Aynı şekilde, passare fiili geçmek anlamında essere ve yazının başlığında kullandığım gibi geçirmek anlamında avere ile çekilecek (sono passati dieci anni, abbiamo passato bellissimi anni in questa città).

Diğer bir örnek de ritornare fiili. Geri vermek, iade etmek anlamında avere ve dönmek, geri gelmek anlamında essere ile çekilir (ho ritornato i soldi, sono ritornato/a a casa).

Son olarak da avere ile çekilip kuralsız olan fiillere bakalım:

aprire (aperto), chiudere (chiuso), chiedere (chiesto), correre (corso), decidere (deciso), dipingere (dipinto), dire (detto), fare (fatto), leggere (letto), mettere (messo), offrire (offerto), perdere (perso, perduto), piangere (pianto), prendere (preso), ridere (riso), rompere (rotto), scegliere (scelto), scrivere (scritto), spegnere (spento), vedere (visto, veduto), vincere (vinto), vivere (vissuto)

I tre verbi modali (volere, potere, dovere) ise beraberinde kullanılacak fiil avere ile çekiliyorsa avere, essere ile çekiliyorsa essere ile çekilir.

Abbiamo voluto viaggiare in macchina (Arabayla seyahat etmek istedik) Siamo voluti/e andare in macchina (Arabayla gitmek istedik)

Non ho potuto parcheggiare la macchina (Arabayı park edemedim)
Non sono potuto/a uscire dalla macchina (Arabadan çıkamadım)

Ho dovuto lavare la mia macchina (Arabamı yıkamak zorunda kaldım)
Sono dovuto/a andare con la macchina (Arabayla gitmek zorunda kaldım)

Siamo andati in treno
Trenle gittik

Bir araçla bir yere gideceğimizi belirtirken in macchina (in auto), in autobus, in treno veya articolo kullanmak şartıyla con la macchina (con l’auto), con l’autobus, con il treno diyeceğiz.

Chi è più diligente?

Kim daha çalışkan?

Güne ve haftaya coronanın più forte (daha güçlü), riskimizin più grande (daha büyük) ve yolumuzun più lungo (daha uzun) olduğunu ancora una volta (bir kez daha) dinleyerek başladığım halde, meno allegra (daha az neşeli) bir ruh haline girmeden, karşılaştırma sözcüklerini anlatmaya başlıyorum.

İlk olarak comparativo di uguaglianza (aynı olma) sözcüklerine bakalım. Eğer iki kişi veya şey bir konuda aynı nitelikte ise così … come veya tanto … quanto ile karşılaştırma yapabiliriz. Genellikle, sıfattan önce gelen così ve tanto sözcükleri kullanılmaz.

Mario è così intelligente come sua sorella.
(Mario kız kardeşi kadar zekidir)
Livia è tanto bella quanto sua madre.
(Livia annesi kadar güzeldir)

Aynı cümleleri Mario è intelligente come sua sorella ve Livia è bella quanto sua madre olarak kurabiliriz.

Bir nitelik yerine yapılan bir şeyin çokluğunu karşılaştıracaksak fiilden sonra tanto quanto kullanmalıyız. Yine tanto sözcüğünü atabiliriz.

Non viaggiamo tanto quanto voi.
(Sizin kadar çok seyahat etmiyoruz)
I bambini mangiano quanto loro padre.
(Çocuklar babaları kadar yiyor)

Comparativo di maggioranza (daha fazla olma) ve minoranza (daha az olma) sözcükleri ise più ve meno. Karşılaştırdığımız kişi veya şeyden de bahsedeceksek –den, –dan anlamında di ve tabii gerekiyorsa del, dello, dell’, dei, degli veya delle gibi articolo ile birleşmiş halini kullanmalıyız.

Io ve tu zamirleri bir preposizione sonrasında kullanıldığında me ve te olur. Di me, di te, per me, per te, con me, con te gibi.

Tu sei più brava di me.
(Sen benden daha başarılısın)
Roberto è più giovane della sua moglie.
(Roberto karısından daha gençtir)

Io sono meno intelligente di Einstein.
(Einstein’dan daha az zekiyim)
Sono molto modesta vero?
(Çok mütevazıyım değil mi)

Miktar ve sayı karşılaştırılacaksa yine più veya meno kullanılır.

Loro hanno più amici di noi.
(Bizden daha fazla arkadaşları var)
Tu spendi più di tuo fratello.
(Erkek kardeşinden daha fazla harcıyorsun)
Lei dorme meno della sua gemella.
(İkizinden daha az uyuyor)

Aynı kişi için iki farklı özellik veya iki eylem karşılaştırıldığında
di yerine che kullanacağız cümlemizde.

Anita è più simpatica che bella.
(Anita güzel olmaktan çok sempatiktir)
Carlo sembra più americano che italiano.
(Carlo İtalyandan çok Amerikalıya benziyor)
Nuotare è meno difficile che sciare.
(Yüzmek, kayak yapmaktan daha az zordur)

Bazı sıfatlar için ise farklı bir karşılaştırma sözcüğü daha sık kullanılır.

buono (iyi) migliore, più buono (daha iyi)
cattivo (kötü) peggiore, più cattivo (daha kötü)
grande (büyük) maggiore, più grande (daha büyük)
piccolo (küçük) minore, più piccolo (daha küçük)

Maggiore ve minore çoğu zaman fratello maggiore/minore veya sorella maggiore/minore ifadelerinde olduğu gibi yaşça daha büyük veya daha küçük anlamında kullanılır.

En güzel, en zor, en az pahalı ifadeleri için kullanacağımız superlativo ise più ve meno öncesinde articolo determinativo ile oluşturulur.

La studentessa più studiosa della classe è Irina
(Sınıfın en çalışkan öğrencisi Irina’dır)
Irina è la più studiosa della classe (Irina sınıfın en çalışkanıdır)
Per te, qual’è la più bella città in Italia?
(Sence İtalya’daki en güzel şehir hangisi)
Il migliore metodo per imparare una lingua straniera è praticare molto.
(Yabancı bir dil öğrenmenin en iyi yolu çok pratik yapmaktır)

Bir sıfatın anlamını kuvvetlendirmek için öncesinde kullandığımız molto, tanto (çok) sözcükleri yerine sıfatın sonuna –issimo ekini getirebiliriz. Bu eke, sıfatın nitelendirdiği ismin cinsiyeti ve sayısına göre –issimo,–issima, –issimi ve –issime, yani son harfi –o olan sıfatlarda olduğu gibi dört şekilde rastlayacağız.

Il corpo umano e alcuni modi di dire

İnsan vücudu ve bazı deyimler!

İtalyanca’da da vücudumuzdaki organlarla ilgili çok sayıda deyim var. Bu dildeki deyim ve atasözlerinin Türkçe’de kullandığımız deyimlerle benzerliği şaşırtıcıdır.

Çok sık kullanılan deyimlerden bazılarına bakalım:

la testa (baş, kafa)

  • Mi ascolti? Dove hai la testa? (Beni dinliyor musun? Aklın nerede?)
  • Marco è un tipo indipendente, fa sempre di testa sua
    (Marco bağımsız bir tiptir, hep kafasına göre davranır)
  • Oggi non mi sento bene, mi gira la testa
    (Bugün kendimi iyi hissetmiyorum, başım dönüyor)

la faccia (yüz)

  • È sempre meglio dire le cose in faccia
    (Bir şeyleri kişinin yüzüne söylemek her zaman daha iyidir)
  • Quando qualcosa non è piacevole, facciamo la faccia storta
    (Bir şey hoşumuza gitmediğinde yüzümüzü buruştururuz)

l’orecchio (kulak)

  • Dimmi! Sono tutto/a orecchie (Söyle! Tüm dikkatim sende)
  • Lui ha orecchio per musica (Müzik kulağı var)

l’occhio (göz)

  • Occhio! Arriva una macchina Ferrari (Bak! Bir Ferrari araba geliyor)
  • Parliamo a quattr’occhi (Özel konuşalım/konuşuyoruz)
  • Occhio per occhio, dente per dente (Göze göz, dişe diş)

il naso (burun)

  • Lui è molto curioso, mette sempre il naso negli affari degli altri
    (O çok meraklı, hep başkalarının işine burnunu sokar)

la bocca (ağız)

  • È sulla bocca di tutti, lo sanno tutti (Herkesin dilinde, herkes biliyor)
  • Quando sento qualcosa sorprendente, rimango la bocca aperta
    (Şaşırtıcı bir şey duyduğumda ağzım açık kalır)
  • Acqua in bocca! (Kimse duymasın)

Aramızda kalmayacağını bile bile yaptığımız aramızda kalsın tembihi gibi bir deyim. Ağzında bakla ıslanmayacağını düşündüğümüz kişiye, bakla ıslansın diye ağzına biraz su almasını bu şekilde söyleyebiliriz.

  • Dai un esame oggi? Allora in bocca al lupo.
    (Bugün bir sınava mı giriyorsun? Haydi o zaman iyi şanslar)

In bocca al lupo meseleyi bir kurdun ağzına gönderen bir deyim. Anlamı ise her şey yolunda gitsin, kolay gelsin, iyi şanslar. Böyle bir augurio (iyi dilek) ardından batıl bir inançla, crepi (ölsün) veya daha uzun haliyle crepi
il lupo
(kurt ölsün) gibilerden bir karşılık veriliyor. Ama artık hayvansever bir yaklaşımla lunga vita al lupo (kurda uzun ömür), evviva il lupo (yaşasın kurt) veya daha sade bir şekilde grazie yanıtları daha yaygın.

I gemelli Romulus e Remus

Bu deyimin nereden geldiğine dair söylentiler, Roma Mitolojisine göre Roma’nın kurucuları olan Romulus ve Remus’a kadar uzanıyor. Eğer bu doğruysa iyi şanslar dilediğimiz kişiyi, Tiber Nehri’nde boğulmaktan kurtulup Palatino tepesinin eteklerinde kıyıya vuran ikizleri emzirip onlara bakan dişi kurt gibi bir kurda emanet etmek mantıklı görünüyor.

O zaman tabii ki kurdun ölmesini değil, çok yaşamasını dilememiz gerek!

la spalla (omuz)

  • Ha tutta la famiglia sulle spalle (Tüm ailenin yükü onun omuzlarında)
  • Lui è disoccupato, vive alle spalle dei genitori (Çalışmıyor, ailesine bağımlı yaşıyor)

il braccio (kol)

  • Aspettiamo mio fratello a braccia aperte
    (Erkek kardeşimi kollarımız açık, özlemle bekliyoruz)

Erkek bir sözcük olmasına rağmen bu sözcüğün çoğulu le braccia.

la mano (el)

  • È ad un localino semplice, è molto alla mano (Kolay bir yerde, el altında)
  • Oggi do una mano a mia madre per il suo lavoro (Bugün anneme işinde yardım ediyorum)
  • Mia figlia ha le mani bucate, spende troppo (Kızım çok para harcıyor, elleri delik)

la gamba (bacak)

  • Fellini è un regista molto in gamba (molto bravo) (Fellini çok başarılı bir yönetmendir)

il piede (ayak)

  • Lei fa il suo compito con i piedi (molto male) (Ödevini çok kötü yapıyor)

Bu videoda birkaç farklı deyim daha var:

I nomi e cognomi italiani

İtalyan adları ve soyadları!

Bu kadar çok şey öğrendik ama adımızı söylemeyi bilmiyoruz henüz, non è vero?

İleride verbi riflessivi (dönüşlü fiiller) konusunda chiamarsi (adı olmak) fiilini çekerken mantığını anlayacağız, ancak burada kalıp olarak öğrenelim.

Kendi adımızı söylerken Mi chiamo ve karşımızdakinin adını sorarken Come ti chiami? diyeceğiz. Siz diye hitap ettiğimiz birine adını Come si chiama Lei? diye sorabiliriz. Üçüncü bir şahsın adını sormak için ise Come si chiama? demeliyiz. Üçüncü birkaç şahsın adını da Come si chiamano? sorusu ile öğrenebiliriz.

Karşımızdaki kişiye kendi adını söylemek durumunda kalmayacağımız için şimdilik bu kadarı yeter bize. Ama belki emin olmak için karşımızdakine Ti chiami Gianna vero? diye sormamız gerekebilir. Aklınızda bulunsun.

İtalya’da en sık rastlayacağınız kadın isimlerinden bazıları Giulia, Chiara, Silvia, Elisa, Sara, Francesca, Laura, Federica, Anna, Marta, Claudia, Roberta, Irene, Alice, Maria, Carla, Lucia, Gianna, Cristina, Elena, Monica, Beatrice, Giorgia,
Daniela.

En çok tercih edilen erkek isimleri de Antonio, Carlo, Mario, Luigi, Marco, Davide, Stefano, Andrea, Giuseppe, Francesco, Alberto, Fabio, Giorgio, Luca, Gianluca, Giovanni, Gianni, Pietro, Riccardo, Daniele, Lucio, Roberto,
Simone.

İlham perilerimi anlattığım Teşekkürler sayfamda adı geçen çocuk ruhlu öğrencim Adnan’ın dilimizi, tarihimizi, ülkemizi bizden daha iyi bildiği için soyadını Özgordon olarak değiştirdiği comune (ortak) arkadaşımız İngiliz John Gordon, benimle Türkçe çalışan Sri Lanka’lı meslektaşı Prasantha’ya benden più utile (daha faydalı) tüyolar verdi ofisimde bir lezione (ders) sonrası yaptığımız sohbet oturumunda.

John, ısrarla tabelalardan gözünü ayırmamasını ve özellikle soyadlarına dikkat etmesini önerdi. Tabelalardaki yazıları çözmeye çalışmayı ben de akıl etmiştim ma (ama) soyadlarının öğretici gücünü o gün idrak ettim.

“Düşünebiliyor musun, Terliksiz diye bir cognome (soyadı) var!” dedi John gözlerini ayırarak ve İngilizce’ye çevirdi Without Slippers diye. Evet, bizim soyadlarımız keyifli birer kaynaktı Türkçe öğrenen stranieri (yabancılar) için. Hemen İtalyan soyadlarını düşündüm ve artık ben de bu konuya dikkat çekmeye karar verdim.

İtalyan soyadlarının birçoğu ailenin kökenine dair indizio (ipucu) veriyor. Vinci’den anlamına gelen, Vinci kasabasının Anchiano köyünde doğan Leonardo da Vinci’nin soyadı gibi. Milanese, Romano, Fiorentino, Genovese, Napolitano, Calabrese, Toscano ve Siciliano soyadları kişinin ailesinin geldiği yere dair fikir verirken, bu şehirlerden gelen kişilere veya bu şehirlere ait değerleri anlatan sıfatları da öğretiyor.

Roma’da gittiğim ve arkadaşlarım biz böyle yeriz diye gösterdikten sonra önüme ne geldiyse rahatça pane (ekmek) bandığım, hatta banare diye Türkçe-İtalyanca bir fiil ürettiğimiz Pippo L’Abruzzese balık lokantasının sahiplerinin una famiglia abruzzese (Abruzzo’lu bir aile) olduğunu soyadlarından anlamak possibile.

Un’altro (diğer bir) soyadı grubu ise doğrudan bu soyadını taşıyan kişinin atalarının ismini bildiriyor. Çoğunlukla di iyelik edadı ve bazen de ile kişinin kimlerden olduğunu anlatıyor bize. Giacomo Di Giovanni ve Annalisa De Simone’nin soyadları gibi.

Ailenin geçmişte yaptığı veya halen sürdürmekte olduğu occupazione (meslek) de soyadı olarak kullanılıyor. Medici (doktorlar), Ingegneri (mühendisler), Architetto (mimar), Ragionieri (muhasebeciler), Contadino (çiftçi), Sarto (terzi), Falegname (marangoz), Pescatore (balıkçı) ve Barbieri (berberler) soyadı olarak rastlayabileceğiniz meslek adlarından yalnızca bazıları.

La Signora Colombo
Il Signore Gatto

Animale (hayvan) adlarını da göreceksiniz soyadlarında. Gallo (horoz), Gatto (kedi), Colombo (güvercin), Leone (aslan), Cavallo (at), Stallone (aygır), Pecora (koyun), Capra (keçi), Coniglio (tavşan), Cefalo (kefal) gibi balık türleri ve tüm bunların çoğulu, envai çeşit türevine rastlamak sizi şaşırtmasın.

La Signorina Fiore

Bir de lingua quotidiana’da (günlük dil) kullandığımız sözcükleri ve çoğul formlarını göreceksiniz soyadları arasında. Fontana (çeşme), Monte (dağ), Costa (kıyı), Fiore (çiçek), Quattro (dört), Bicchieri (bardaklar), Guerra (savaş), Farina (un), Segreto (sır), Testa (baş), Zucca (kabak), Vero (doğru, gerçek) ve eski öğrencim Mimmo’nun soyadı Foglia (yaprak) gibi çok sayıda soyadı var kelime haznenizi zenginleştirecek.

Le sorelle Ricci

En divertente (eğlenceli) soyadları ise ataların fiziksel özellikleri başta olmak üzere bazı ayrıntılar nedeniyle verilen takma adlardan oluşanlar. Basso (kısa), Biondi (sarışın, çoğul), Bruno (esmer), Ricci (kıvırcık , çoğul), Grasso (şişman), Mancini (solak, çoğul), Quattrocchi (dörtgöz), Barbarossa (kızıl sakal), çok yaygın olan Rossi (kızıl, çoğul) ve Senzacqua (susuz) gibi sayısız soyadı var keşfedeceğiniz ve keşfettikçe gülümseyeceğiniz.

Ama gördüğünüz gibi, yine de aile bireylerini senza pantofole (terliksiz) olarak betimleyecek kadar ileri
gidilmemiş!

La famiglia Senzapantofole

I tre verbi modali

Üç yardımcı fiil!

Presente Indicativo zamanını tamamlamadan önce, üç verbi modali (yardımcı fiil) ve geniş zaman çekimlerini öğreneceğiz.

volere (istemek) – voglio, vuoi, vuole, vogliamo, volete, vogliono

potere (yapabilmek) – posso, puoi, può, possiamo, potete, possono

dovere (zorunda olmak) – devo, devi, deve, dobbiamo, dovete devono

Bu üç fiilin her şahıs için ayrı çekildiğini duyup isyan eden, İngilizce’de ne güzel her şahıs için aynı sözcüğü kullandığımızı söyleyen öğrencime, İngilizce’de potere ve dovere için kullanılan seçenekleri (can, able to, may, might, could, should, ought to, must, have to, need to) seçenekleri ve bunların arasındaki ince farkları hatırlatmam yeterli olmuştu, hemen boyun eğmişti başına gelenlere.

İtalyanca’da bu çekimleri öğrendikten sonra izin mi, yeterlilik mi, olasılık mı veya öneri mi, zorunluluk mu düşünmemize, soru sormak için ters çevirmemize gerek yok.

Non è bello (güzel değil mi)?

Bu fiilleri geniş zamanda çektikten sonra ikinci bir fiili mastar halinde kullanacağız:

Oggi voglio uscire con i miei amici ma non posso perchè devo studiare.

(Bugün arkadaşlarımla çıkmak istiyorum ama çıkamam çünkü ders çalışmam gerek)

Üç yardımcı fiili de kullandığım böyle bir örnek vermişim kitapta, arkadaşlarla çıkma isteği ve çıkamama gerçeği değişmedi ama sebepler yaşım tutmuyor, eve virüs taşıyabilirim, sokağa çıkma yasağı var, maskem yok gibi çeşitli artık.

Ders çalışma zorunluluğu ise akla en son gelen, hatta hiç gelmeyen sebep!

Ora potete scrivere molte frasi con questi tre verbi servili, basta che vogliate, volere è potere!

(Şimdi bu üç yardımcı fiil ile çok sayıda cümle yazabilirsiniz, yeter ki isteyin, istemek yapabilmektir)

Allora, finiamo con un scioglilingua! (O zaman, bir tekerleme ile bitirelim)

Sul mare ci sono nove navi nouve; una delle nove non vuole navigare


(Denizde dokuz yeni gemi var; dokuzundan biri seyretmek istemiyor)

Not: Fiillerin öğrendiğimiz Presente Indicativo ve öğreneceğimiz tüm zamanlarda çekimini www.coniugazione.it adresinde bulabilirsiniz.


Come state, tutto bene?

Nasılsınız, her şey yolunda mı?

Stare fiiline aşina olduğunuzu düşünüyorum. Come stai? (nasılsın) sorusu ve Sto bene (iyiyim) cevabını mutlaka duymuşsunuzdur. Genelde iyi olduğumuzu söylüyoruz ama çok iyiysek Sto molto bene, iyice isek Sto benino, az iyiysek Poco bene, şöyle böyleysek Così così, fena değilsek Non c’è male ve kötüysek Sto male diyebiliriz.

Speriamo (umalım, inşallah) bu son cevabı hiç vermek zorunda kalmayız.

Ama tabii karantina günlerinde bu durumların hepsini yaşadık ve durumlar arasındaki ani geçişleri hayretle izledik kendimizde, çevremizde ve telefonun ucundaki yakınlarımızda. Ben şahsen così così dururken benissimo oluverdim, ya da bene görünürken malissimo oldum aniden ama size pek belli etmedim. Tam benino olduk derken yeni sayılar içimizi karartmaya başladı yeniden.

Ama bu milletin salgın kontrol altında, normalleşmeye başlıyoruz dendiği an kontrolden çıkıp anormalleşmeye başlayacağı belli değil miydi? Aralarda mesafe çubuklarıyla halay çekmek ne ya?

Non c’è male diyebilirsek şükür bu yaz!

Stare fiili aynı zamanda o anda yapmakta olduğumuz bir şeyi ifade etmemize yardımcı olur. Presente Indicativo hem geniş zaman, hem de şimdiki zaman için kullanılabilir ama bazen daha belirgin bir şekilde anlatmamız gerekebiliyor.

İşte stare fiili o anda imdadımıza yetişiyor. Stare fiilini geniş zamanda çekip yanına fiilimizi –ando (mastar hali –are ile biten fiiller) veya –endo (mastar hali –ere ve –ire ile biten fiiller) eki ile gerundio olarak eklersek şimdiki zamanda cümle kurmuş oluyoruz.

Matteo sta mostrando la foto della sua famiglia

Stanno Tutti Bene filminde trendeki yol arkadaşlarına gururla ve ısrarla ailesinin fotoğraflarını gösteren Matteo, onları baydığını anlayınca Sto disturbando? (rahatsız ediyor muyum) diye soruyor ama aslında oradaki
belli belirsiz vurgu ile aynı zamanda Sto disturbando (rahatsız ediyorum) diyordu.

Sto aspettando l’autobus (otobüs bekliyorum)

Stiamo mangiando spaghetti

Stiamo mangiando spaghetti (spagetti yiyoruz)

Che cosa stai ascoltando? (ne dinliyorsun)

Chi sta leggendo questo libro?

Stanno guidando da dieci ore (on saattir araba kullanıyorlar)

Chi sta leggendo questo libro? (bu kitabı kim okuyor)

-ando, -endo ekini alırken kuralsız davranan fiillerin sayısı yok denecek kadar az.

Bizim sıklıkla kullanacağımız fiilerden kuralsız olanlar fare, dire, tradurre ve bere.

Sto bevenedo un espresso

Bu fiillerin gerundio halleri facendo, dicendo, traducendo ve bevendo. Bere (içmek) fiili yine bevere davranışı sergiliyor!


Ora sto passando ad un altro uso del verbo stare (şimdi stare fiilinin başka bir kullanımına geçiyorum)

Stare fiili, yapmak üzere olduğumuz bir şeyi dile getirmemize de yardımcı olur. Stare fiilini çektikten sonra per ve ikinci bir fiilin mastar halini eklersek kolayca anlatabiliriz ne yapmak üzere olduğumuzu:

Stanno per dormire

Stanno per dormire? (uyumak üzereler mi)

Sto per arrivare (varmak üzereyim)

Sta per partire (yola çıkmak üzere)

State per cominciare (başlamak üzeresiniz)

Stiamo per finire Presente Indicativo, pazienza!

(Prsente Indicativo zamanını bitirmek üzereyiz, sabır)